Kendimizi nereye koyduğumuza ve ne olduğumuza bakıp gerçek ve keskin bir seçim yapmak mümkün. Ve eğer iyi olma derdine düşersek, iyi insanlar çoğalmaz mı?
Bazen, bir şeyleri kaçırmışız gibi hissederiz. Oysa belki de henüz başlamamıştır bizim için zaman...
Birinin kederi, diğerine sızar. Birinin kibri, başka birinin ruhunu kemirir. Fakat bazıları bu bağları öylesine sıkı kurar ki, kendi benliğini kaybeder.
Öyle bir dünya ki burası, kim olduğunu unutmak kolay, kendini başkalarının gözünde görmek bir tür hayatta kalma stratejisi gibi sunuluyor.
İçsel denge ve huzur, başkalarının seslerinin gölgesinde kaybolmak yerine, kendi değerlerimizi ve kimliğimizi keşfetmekle sağlanır.
Karanlık bir odada oturduğunda, sessizlik çoğu zaman en gürültülü şeydir. Tam o an, zihnin konuşmaya başlar.Korkular, saklandıkları köşeden çıkıp yaklaşırlar.
Özgüven ve cehaletin birleşimi, bir toplumu felakete sürükleyebilir. Çünkü cehalet, çoğu zaman bağırarak konuşur, kuşku ise fısıltıyla.
Daha çok para, daha çok güzellik, daha çok eşyaya ihtiyacı olanlardan sıkılmadık mı? Sadelik yoksunluk değil huzurdur.
Başkalarının tanımladığı kimliklerin gölgesinde kaybolmaya devam mı edeceksin? Yoksa bu sorular sana fazla mı geliyor? Yüzleşmekten mi korkuyorsun?
İnsan, ilahi adaletin varlığına inanmak ister. Çünkü bu inanç, ona yaşamın adil olmasa da anlamlı olduğunu hatırlatır.
Affetmek, çoğu zaman bir yükten kurtulma eylemidir; fakat bu yük, sanıldığı gibi başkalarının hatalarından değil, bizim onlara yüklediğimiz anlamlardan doğar.
İster Budist bir keşiş olun, ister bir Müslüman ya da farklı bir inanca sahip bir birey, eylemlerinizin sadece sizi değil, tüm evreni etkilediği gerçeğini göz ardı edemezsiniz.
Bu bağlantı sizi https://www.konyayenigun.com dışındaki bir siteye yönlendiriyor.