İslâm… Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimize (a.s.m) tebliğ edilen hak din…

Demokrasi ise bir yönetim biçimi... Daha iyisi bulunana kadar en iyi yönetim biçimi olarak büyük ölçüde kabul görmüş bir sistem…

Peki, İslâm ile demokrasi bağdaşır mı? Demokrasi, İslâma aykırı mıdır? İslâmi bir rejim, demokratik olabilir mi? Müslüman bir kimse, demokrat olabilir mi? Ya da demokratik bir rejimi arzulayabilir mi?

Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki; bu tartışma yeni değil, uzun yıllardır süregelen bir tartışmadır. İslâm ve demokrasinin uyumlu olup olmadığı, İslâmi bir rejimin demokratik olup olamayacağı ya da Müslüman bir kimsenin demokrat olup olamayacağı yönünde yıllardır çeşitli tartışmalar yürütülmüş ve bugün de bu tartışmalar çeşitli boyutlarda devam etmekte, zaman zaman ise tartışmaların görünülürlüğü artar bir hale gelmektedir.

Kavramsal olarak bakacak olursak; cumhuriyet ve demokrasiyi aynı anlamda kullananlar bulunsa bile, bu ikisi aslında farklı kavramlardır. Bir ülkede iktidar veraset yoluyla değil de seçimle belirleniyorsa o ülkede cumhuriyet vardır denilebilir. Fakat demokrasi için bu yeterli değildir.

Bir cumhuriyetin demokratik bir cumhuriyet olabilmesi için ise, orada iktidarın veraset yoluyla değil de seçimle iş başına gelmesi şartının dışında; yapılan bu seçimin âdil ve hür bir seçim olması, seçileni denetleyecek bir yapının ve bir muhalefetin olması ve hukuk devletinin tesis edilmiş olması gerekir. Hukuk devletinin de; yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, temel hak ve hürriyetlerin güvence altına alınması, yürütmenin hukuka uygunluğunun denetlenmesi gibi birtakım unsurları vardır.    

 İslâmın ve demokrasinin bağdaşıp bağdaşmadığı konusunda farklı yaklaşımlar ortaya konulmuştur. İslâmın ve demokrasinin bir arada olamayacakları ve uyumsuz olduklarını savunanlar olduğu gibi, uyumlu olduklarını savunan görüşler de vardır. Ve bu görüşlerden her birini savunan batılı yazarlar bulunduğu gibi, yine bu görüşlerden her birini savunan Müslüman yazarlar da vardır.

İslâm ve demokrasinin uyuşmadığını iddia eden batılı yazarlara değinecek olursak akla ilk Samuel Huntington gelmektedir. Huntington, “Üçüncü Dalga” adlı kitabında, İslâmın ve demokrasinin kesinlikle uyuşmayacağını söylemektedir. Huntington, bu eserinde İslâmın anti demokratik bir yapıya sahip olduğunu iddia etmekte, bu durumun da toplumdaki demokratik normların yaygınlaşmasına engel olacağını savunmaktadır.

Huntington dışında İslâm ve demokrasinin uyuşmayacağını söyleyen bir diğer yazar ise Francis Fukuyamadır. Fukuyama, özellikle 11 Eylül saldırıları sonrası kaleme aldığı yazıda, tüm dünyanın liberal demokratik değerleri kabul ettiği bir zamanda İslâmın modernliği reddedecek kişileri çıkaran bir din olduğunu ve demokrasiyle uyumsuz olduğunu iddia etmiştir.

 İslâm dünyasında İslâm ve demokrasinin uyumsuz olduğunu iddia eden yazarlar ise çoğunlukla Selefilik olarak adlandırılan düşünceden gelenlerdir. Demokrasi konusunda katı bir bakış açısına sahip olan selefiler, demokrasiye bir bid’at, hatta küfür ve şirke yol açan bir bid’at olarak bakmışlardır. Selefi hareket içerisinde yer alan El-Makdisi, “Demokrasi Bir Dindir” adlı kitabında demokrasiyi “Tağuti” bir yönetim tarzı olarak ifade etmektedir.

İslâm dünyasında demokrasinin İslâm ile bağdaşabileceğini, en azından ters düşmeyeceğini savunan isimler de vardır. Bu isimlerin önde gelenleri arasında Malik b. Nebi, Raşid Gannuşi, Abdulkerim Suruş, Muhammed Abid El-Cabiri ve Yusuf El-Karadavi gibi isimler sayılabilir.[1] (Devamı Bir Sonraki Yazıda)


[1] Koyuncu, A., 2015, Dört Farklı Perspektiften İslam Demokrasi Tartışmaları, İnsan Ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 4(3), 705-727.