2024 Yerel Seçimleri yaklaştıkça asıllı asılsız haberler duyar oldu kulaklarımız değil mi?

Öyle bir hal ki seçim derdi öyle bir sardı ki bizi, geçim derdimizi ihmal eder olduk.

Böyle giderse Konya Ovası susuzluktan kırılacak.

Yahu söyleyin ne yapıyoruz

Konya Ovasının şu anda olmazsa olmazı susuzluktur. Buna öyle veya böyle muhakkak bir çare bulunmalıdır.

Evet, Konya Ovası’nın susuzluğuna yıllardır bir çare maalesef bulunamadı. Mavi Tünel Projesi dedik 15 yıldır yapılanlar ancak, Konya Büyük Şehir Belediyesinin su ihtiyacını giderdi. Hotamış Depolaması hala askıda yapılan kanallar suya hasret kaldı.

Rusya’dan, Azerbaycan’dan, İran’dan binlerce kilometre borularla gaz getirilebiliyorsa biz denizlere dökülen nehirlerimizin sularını niye Konya Ovasına getiremiyoruz?

Kendi kendimizi kandıracak mavralar üretip kendimizi inandırıyoruz.

Yar ben sana hayran sen cam tırman! Kabilinden…

Rahmetli babam; Oğlum hile dolan içinde olan onmaz. Hele kendi işine daha dorusu kendine hile yapan hiç onmaz. Derdi.

Yani kendi kendini kandıran aldatan manasına söylerdi.

Başkaları bizi aldatabilir, buna o an çare bulamayabilirsin. Sonrasında muhakkak çözüm yolu bulursun. Yeter ki biz kendimizi kandırmayalım.

Devletleri, Milletlerin, toplumların dahası insanların elbette zor günleri, zor demleri muhakkak vardır.

Böylesi zor anlar ve günler aklıselim insanlar sayesinde atlatılacaktır.

Yok, eğer aklıselim değil de günü birlik yaşayan ve öngörüsüz maymun iştahlı insanların eline kalanlar tarih sahnesinden çekilip gitmişlerdir. Tarih böyle birçok ibretlerle dolu olduğunu biliriz.

*

Bugün Cuma bir mübarek gün,

Bugün de olacak yarın dün!

Günler gebe elem sevince,

Bugüne güle güle yarın olacak dün!

-

Burada yeri gelmişken Rahmetli Süleyman Demirel’i o meşhur sözü ile analım mı?

“Dünkü güneşle bugün yıkadığın çamaşır kurumaz.” Demişti.

Dün süflü, kıytırık, işi gücü mavra atmak olanlarla yarınların elinden tutamazsınız.

Ucuz insanlardan ucuz kahramanlıklar beklenir değil mi?

İlk imtihanda kaybedip kaçanları görüp de hayal kırıklığına falan uğrama emi?

“Aşk ile yürüyenler dünyayı omzunda taşır. Ya o aşkı bilmeyenler ise üzerinde bedavadan ceset taşır.” Diye boşa dememişler…

Dününde küllük müftülüğü yapanlar bugün tez elden uçuşa geçmeleri boşa değildir.

Evet, benden uzak olup hep biz demeye koyulduk. Böylesi bir duruş, tavırda bencillik eski ifade ile enaniyeti bastırmadık ruhumuza ki, güruh olmadık.

Gücümüzün üstünde olan işleri de en büyük makama havale ettik.

Bismillahirrahmanirrahim; “La Havle Vela Kuvvete İlla Billahil’Aliyyil’ Azıym”

“Rahman(Esirgeyen) Rahim(Bağışlayan) Allah’ın adıyla. Çok yüce ve çok büyük Allah’ın himayesine sığınmaktan ve O’nun kudretinden yardım dilemekten başka bir amacım yoktur. Ondan başka kuvvet ve kudret sahibi yoktur. O’na dayandım, O’na güvendim.”

Bize yapılanlara, emeklerimize üzülenlerle elbette biz üzüldük. Hani şarkı vardı. “Al aşkını çal başına” sözleri Mehmet Erbulan’a bestesi Necdet Tokatlıoğlu’a ait olan şarkı idi. Rahmetli Zeki Müren çok söylerdi;

*

Şu dünyada neler gelir

Yaratılan kul başına

Mevlam kerim sabır verir

Al aşkını çal başına

*

Bize bizi bilen gerek

Bizi candan seven gerek

Çağırmadan gelen gerek

Al aşkını çal başına

*

Nasıl sevdim bilmedin ki

Gözyaşımı silmedin ki

Zamanında gelmedin ki

Al aşkını çal başına

*

Arıdan bal alınmaz mı

Sevene kul olunmaz mı

Senden güzel bulunmaz mı

Al aşkını çal başına