Geçen hafta Cuma günü milyonlarca veli ve öğrencinin heyecanla beklediği 2024 LGS sonuçları açıklandı. Hayırlı olsun!

Her sınav sonucunda olduğu gibi öğrencilerin bir kısmı “nitelikli”,proje” okullarına yerleşebilecekleri puanları almanın coşkusunu yaşamakta ve hayallerine bir adım daha yaklaşmanın sevincini tatmaktadır.

Öğrencilerin büyük bir kısmı ise hayal kırıklığı ve üzüntü yaşamaya mahkûm olmuştur. İşin garip tarafı velilerde öğrencileri ile sınava girmiş gibi(!) hüzünlenmekte ve ağzını bıçak açmamaktadır.

Ülkemizde ebeveynlerimiz bir kısmı ne acı ki,  çocuklarını kendi ulaşamadıkları hayallerini gerçekleştirecek bir araç olarak görmektedir.

Ancak, ihmal ettiğimiz veya gözden kaçırdığımız bir gerçek var. Çocuğumuz iyi bir eğitim alsın ve iyi bir kariyer sahibi olsun. Amenna!

Ama terbiye yoksa sahip olunan kariyer ve eğitim neye yarar? Sadece makam ve mevkilere çıkmak için her şeyi mubah gören açgözlü insanlara sahip oluruz.

Terbiye ve eğitim aynı şey değildir.

Terbiye muhatabı güzel ahlaka, insani değerlere götüren süreçtir. Belli bir konuda bilgi, beceri ve tecrübe kazanma ise eğitimdir.

Eğitim iyi olsa da içeriği kötü olabilir.

Terbiye ile evrensel değerleri, dini ve ahlaki değerleri ve örf adetleri referans alan bir eğitim söz konusudur.

Aile çocuklarına eğitim verirken onları da iyi tanımak zorundadır.

Bir gerçeğin altını çizmemiz gerekir. Çocuklara verdiğimiz veya vereceğimiz terbiyenin meyvelerini bugünden yarına alamayız. Bu iş bir boyacı küpü işi değildir. Batır, çıkar. Eğer sabredebilirsek zaman içinde diktiğimiz fidanların meyve verdiğini görebiliriz. İşin tabiatı da budur.

Atalarımız ne güzel ifade etmişler: “Sabırla Koruk Helva olur, Dut Yaprağı Atlas”

Yeri geldi. Konu ile ilgili bir hikâyeyi paylaşalım:

Harun Reşit Veziri ile birlikte tebdili kıyafet dolaşırken bahçesinde hurma fidanları diken bir ihtiyar görür. Selam verir ve aralarında şu konuşma geçer:

- Kolay gelsin, ne yapıyorsun böyle?

- Hurma fidanları dikiyorum.

- Peki, bu diktiğin hurma fidanları ne zamana kadar büyür ve meyve vermeye başlar?

- Kim bilir belki on, belki yirmi sene sonra yetişir ve meyve vermeye başlar.

- Peki, onların meyvelerini görebilecek misin?

- Bu yaşlı halimle belki göremem. Ama bizden öncekilerin diktikleri ağaçların meyvelerini biz yedik. Biz de bizden sonrakilerin istifadeleri için bu hurma fidanlarını dikiyoruz.

Bu cevap Harun Reşid'in hoşuna gider ve bir kese altın verir. İhtiyar, Allah'a hamdeder ve:

- Diktiğim ağaçlar hemen meyve verdi.

Bu söz üzerine Harun Reşid bir kese daha altın verir ve ihtiyar yine Allah'a hamdeder ve:

- Herkesin diktiği meyve ağaçları yılda bir defa mahsul verir, benim diktiğim fidan hem hemen meyve verdi hem de senede iki defa ürün vermeye başladı.

Harun Reşid gülümseyerek vezirine döner;

-Yürü gidelim bu ihtiyar bizde para bırakmayacak…

 

Aileler olarak çocuklarımızın terbiyesinden sorumluyuz. Onları edepli, yardımsever, güzel ahlak sahibi iyi bir insan ve Müslüman olarak yetiştirmek zorundayız.

Bunu kendimiz yapamıyorsak ki, asıl olan kendimiz yapmamızdır. DİB’in açtığı yaz kursları bunun için bir fırsattır. Söz konusu kurslarda öğrencilerimiz akranları ile temel bilgileri ve davranışları öğrenme imkânı bulmaktadır.

Tabii kurslarda görevli kardeşlerimize de bir sorumluluk düşmektedir. Bu aziz misafirleri iyi ağırlamak için çaba göstermelidirler. Öğrencileri bir dua kapısı olarak görmeleri gerekir.

Yazımızı bir hadis-i şerif ile noktalayalım.

“Hiçbir baba, çocuğuna güzel ahlaktan daha kıymetli bir miras bırakmamıştır.”

                                                                                                      (Tirmizî, Birr, 33)

Selam ve dua ile..