Son haftalarda üzerinde sıkça konuştuğumuz konu hayatımıza hangi yeni vergilerin geleceği oldu…

Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından Orta Vadeli Program kapsamında hazırlanarak geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığına sunulan vergi paketi tartışılmaya devam ediyor.

Henüz üzerinde çalışıldığı, kamuoyundan gelen tepkiler neticesinde birtakım eklemeler ve çıkarmalar yapıldığı konuşulsa da Meclise ve komisyonlara gelmediği için vergi paketinin en son halinin ne olacağı merakla bekleniyor.

Aslında paketin TBMM’ne gön­derilmeden önce bu şekilde tartışılması ve bazı düzenlemelerin yapılmasının isabetli olduğunu düşünüyorum. Paket içeriğinde yer aldığı ifade edilen ve kamuoyuna yansıyan birçok hüküm muh­telif toplum kesimlerini önemli ölçüde et­kilemektedir.

Bu nedenle de, ne kadar tar­tışılır ve değerlendirmeye tabi tutulursa ya­sallaşma süreci de o kadar sıhhatli olur. Karar vericiler bütün eleştirileri veya öne­rileri alıp ona göre önceden değerlendir­medikleri bir husus olup olmadığını ve ka­muoyundaki etkilerini daha net görebile­cekler, ona göre hareket edebileceklerdir.

Vergi paketi Gelir ve Kurumlar Vergisi, KDV, ÖTV, Vergi Usul Kanunu, Harçlar gibi çok sayıda düzenlemeyi içermekte ve bu nedenle de ilave vergi yükü getirecek düzenlemeleri içeriyor.

Mayıs ayında kamuoyuna açıklanan “Kamuda Tasarruf Paketi” adı altında kamu giderlerini azaltmaya yönelik adımlar açıklandı. Ancak açıklanan mali tedbirlerin takvim, tutar ve sorumlu kurumlar hakkında detayları içermemesi, tasarruf paketinin izlenebilirliği ve etkinliği konusunda soru işaretleri yarattı. Ayrıca birçok kişi ve kurum tarafından yapılan etki analizleri de harcama kesintilerinden 2024 yılına etki edecek tutarın oldukça sınırlı kalacağı yönünde oldu. Tahminler en iyimser rakamla 2024 yılında milli gelire oranla binde 3 civarında bir tasarrufa işaret ediyor.

Bu yüzden, mali pekiştirme sürecinde odak 2024 yılında bütçeye katkı sağlayacak vergi paketine yöneldi.

Zira geçen seneden bu yana Kurumlar Vergisinden stopaja, Özel Tüketim Vergisinden (ÖTV) Katma Değer Vergisine (KDV), Şans Vergilerinden Motorlu Taşıt Vergilerine (MTV) kadar hemen hemen her alanda vergi artışlarıyla karşı karşıya kaldık. Ağırlıklı olarak tüketim vergileri olmak üzere neredeyse tüm vergilerde yük son bir yıl içerisinde önemli ölçüde arttı. Ancak bu artış, bütçe harcamaları kaynaklı bütçe açığındaki artışı karşılamaya yeterli olmadı. Bu yüzden hükümet yetkilileri tarafından yapılan açıklamalarla vergi oranlarında yeni artışlar geleceğini öğrenmiş olduk.

Bütün bu yazılıp çizilenlere siz ne diyorsunuz diye tepki gösterenleri de duyar gibi oluyorum. Çünkü o kadar haklısınız ki, özellikle toplumun büyük bir yüzdesini oluşturan asgari ücretlileri ve emeklileri düşündüğümüzde size hak vermemek elde değil. Yükselen vergilerin çarşıya pazara, bütün tezgahlara yansıyacağını hepimiz biliyoruz. Artık fiyatların neden yükseldiğini sorduğunuzda ilk alacağınız cevap “vergiler yükseldi bizde işin içinden çıkamıyoruz” olacaktır. Yükselen fiyatlara o kadar çok bahane var ki, say say bitmiyor.

Beklenen Temmuz ayı geldi çattı. Temmuz ayında yapılacak zamları, hiçbir şeye yetmeyen maaşların ne duruma geleceği konusunda artık çok beklenti içerisine giren yok. Zira beklentilerinin karşılık bulmayacağını onlarda biliyorlar. Fakat yaşam artık o kadar eziyet haline geldi ki özellikle kiracıların durumu hiç çekilir gibi değil. Nasıl ayakta kalma başarısı gösteriyorlar inanın şaşırıyorum. Aldıkları maaşlar ev kiralarını bile ödemeye yetmezken, onlar yaşamın kırk taklasını bir araya getirip ayakta kalıyorlar. Bazılarının açıklaması şöyle:” Borçla nefes alıyoruz. Yediğimiz içtiğimiz, hayatta kalmak için yapılacak ne varsa tüm yaptıklarımız borç. Sürekli olarak bataklığın aşağısına doğru çekiliyoruz. Allah sonumuzu hayra çıkarsın.” Diye ağlıyorlar.

Biz yazının yukarısında yeni vergi paketinin kıyısından köşesinden söz ettik etmesine de, esas mesele halkın ihtiyaçlarını gideremeyecek noktaya kadar gelmesi en büyük sorunumuz. Ne biz ne de bizden önceki jenerasyondan bu kadar sıkıntılı bir dönem geçirdiklerini duymuyorsunuz. Fakat bugün geldiğimiz noktada artık başka şeyleri konuşuyoruz. Nasıl ki iktisat insan ihtiyaçları sınırsızdır kuramını ortaya koymuş ve bunun üzerinden tartışmalar yapıyorsak, bugün giderilemeyen ihtiyaçlar üzerinden tartışmalar yaşanıyor. Her zaman bir söz vardır ve bu söz sanki siyasetin kanunu gibi ortada durmaktadır. Önemli olan o sözü ciddiye almayı bilmektir. “Boş tencereler hükümetleri yerinden eder” bugün olacak olan da o dur. Halkın sesine feryadına kulak verin ve beklentileri karşılığını bulsun.