Bugünkü yazımda okuyucularımla yazarlık ve şiir üzerine bir sohbet yapmak istiyorum. İlk olarak bendenize sık sık sorulan “yazmaya ve şiire nasıl başladınız?” sorusuna cevap vereyim.

Yazarlığım Ortaokul yıllarıma dayanır. İlkokul yıllarımdan itibaren merhum babamın da teşvikiyle kitap okumaya çok düşkündüm. Ortaokul yıllarımda yazmaya başladım. Hem nesir hem şiir yazıyordum. Yazdığım çok sayıda yazıları ve şiirleri beğenmeden çöpe atıyor, yenisini yazıyor, bu şekilde her yazdığım yazı ve şiirle kendimi geliştiriyordum. Ortaokulda iken, bir kompozisyon yarışmasına ilkokula başlama anımı yazarak katılmıştım. Bu yarışmada ödül almak bana yazarlığın kapısını aralamış oldu. Yine aynı yıllarda Yeni Konya Gazetesi tarafından açılan “Mevlâna” konulu şiir yarışmasında yazdığım şiirin ödül alması da içimdeki şairlik duygusunun ortaya çıkmasına vesile oldu. Merhum babam Veyis Ersöz’ün Konya’nın tanıdığı önemli bir kültür adamı olması, yazarlık ve şairlik özelliklerinin bulunması ve yayınladığı kitaplar beni yazı ve şiir yazmaya iten önemli faktörlerdir. Bu özellikleri ve beni de sürekli teşvik etmesi nedeniyle yazarlık konusunda ilk hocam merhum babacığımdır.

Yüksek Okulda akşam bölümünde okurken, gündüz de o zamanki adıyla Türkiye’de Yarın gazetesinde çalışıyordum. Gazetede hem muhabirlik hem de yazarlık yapıyordum. 4 yıl boyunca babamla ve diğer usta yazarlarla birlikte aynı gazetede yazılar yazmak bendenizin yazar kapısından içeriye girmemi sağlayan en önemli faktör oldu. 

Öğretmen olarak görev yaptığım yıllarda da nesir ve şiir yazmaya devam ettim. Çıkardığımız okul dergilerinde yazılar yazdım. Daha sonra gerek Konya İl Kültür Müdürlüğü gerekse Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcılığı görevlerim esnasında Kültürel faaliyetlerle iç içe olmam dolayısı ile sürekli şiirlerle, yazılarla iç içe oldum. Konya İl Kültür Müdürü iken yaptığımız İstiklâl Marşı ile ilgili yarışmayı ve programı kitaplaştırmam benim için kitap yayınlamada ilk tecrübe oldu.

Büyükşehir Belediyesi’nde iken düzenlediğimiz Âşıklar Bayramında 7 yıl süre ile yaptığım jüri üyeliği esnasında şiir beni adeta sardı, büyüledi. Âşıklar Bayramındaki jüri üyeliği süreci beni çok etkiledi ve şiir yazmamı kamçıladı. Sürekli şiir yazıyordum. Bundan 25 yıl kadar önce Filistin konusunda yazdığım “Filistin ah Filistin” başlıklı şiirimi o yıllarda yazdığım Merhaba Gazetesindeki köşemde yayınladım. Daha sonra “Ana Baba gibi yar mi olur?” başlıklı şiirimi köşemde yayınladım. Bu iki şiire gelen geri dönüşler beni cesaretlendirdi.

Kendime göre şiir yazarken Cengiz Numanoğlu üstadımla tanışmam şiirde bendenize yeni bir kapı açmış oldu. Yazdığım şiirleri üstada gönderiyor, onun belirttiği ölçüler dairesinde eksikliklerimi tamamlıyor ve üstadın onayını aldıktan sonra sosyal medyada ve gazete köşemde paylaşıyordum. Bu durum yıllarca devam etti. Bir gün üstadın “artık şiirlerini bana göndermene gerek yok, sen epey yol aldın, doğrudan paylaşabilirsin” sözüyle şiir yazıp paylaşmada özgürleştiğim bir zaman dilimine girmiştim.

Bu arada arka arkaya kitaplarım yayımlanıyor ama şiir kitabı için bir türlü cesaret edemiyordum. Üstadımın yukarıdaki sözü ile şiir kitabımı da yayınlama düşüncesi ağır basmaya başladı. 

Bundan 8 yıl kadar önce Selçukya Kültür Sanat Derneği ile tanıştım ve programlarına katılmaya başladım. Her Pazartesi akşamları yapılan şiir okumaları ile şiirde daha fazla yol aldığımı söyleyebilirim. Yazdığımız şiirleri 30 – 35 civarındaki şairin huzurunda okumak kolay bir şey değil. Yazıp okuduğumuz her şiir, şairler tarafından değerlendirildiği için kaliteli şiir yazmak için kendinizi zorluyorsunuz.

Selçukya’nın usta şairi Tayyar Yıldırım kardeşimle şiir konusunda yaptığımız müzakerelerden ve şiirlerim üzerinde tek tek yaptığımız uzun bir çalışmanın ardından kitaplaşmaya bir adım daha atmış oldum. Nihayet 2020 yılının Ekim Ayı içinde Üstat Cengiz Numanoğlu’nun adını verdiği ve bir de takdim yazısı yazma lütfunda bulunduğu “Çağlayan Duygular” şiir kitabım yayımlandı.

Bu arada yazdığım bazı şiirlerin ödül alması, dergilerde ve kitaplarda yayınlanması da bendenizi oldukça mutlu eden bir gelişme idi.

Şu sıralar ikinci şiir kitabımın hazırlıkları içindeyim. Bendenizin nesir ve şiir yazma serüveni özetle bu şekilde… Yazı ve şiir sohbetine devam edelim.

Bana göre şiir; candır, canandır, değerdir, kültürdür. Şiir; hayallerin manzum halde aktarılması, gönülden kopan damlaların duygu ve ahenk olarak yansıması, tarihin, sevdanın, hasretin ve duyguların nazım olarak görülmesidir. 

Şiir yolculuğumda en çok sevdiğim ve etkilendiğim şairler başta milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, hemen arkasından üstad Necip Fazıl Kısakürek gelir. Bunlardan başka Arif Nihat Asya, Yahya Kemal Beyatlı, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Zarifoğlu, Cemal Safi, Abdurrahim Karakoç, Erdem Bayazıt, Mehmet Akif İnan ve Sezai Karakoç gibi şairlerin şiirlerini çok beğeniyorum ve severek okuyorum. Ama her şairin çok beğendiğim birkaç şiiri bende daha fazla ön plana çıkıyor. Meselâ; Mehmet Akif’in İstiklâl Marşı, Çanakkale ve Bülbül şiirleri, Necip Fazıl’ın Sakarya ve Zindandan Mehmed’e Mektup şiirleri gibi…

Son dönem şairlerimizden Nurullah Genç, Ahmet Efe ve Cengiz Numanoğlu’nun şiirleri de beni çok etkiliyor. Nurullah Genç’in Yağmur şiiri şahane bir şiir ve naat-ı şerif… Ahmet Efe’nin başta naatı olmak üzere bütün şiirleri etkileyici… Ahmet Efe ağabeyimin şiirleri de benim için oldukça yol gösterici ve ufuk açıcı nitelikte olmaya devam ediyor. Üstad merhum Cengiz Numanoğlu’nun başta naatı olmak üzere bütün şiirleri birbirinden harika… Kendisi için rahatlıkla günümüzün Mehmet Akif’i diyebilirim.

Konya manevi duyguların zirvede olduğu bir şehirdir. Konya’nın Mevlâna şehri olması, Selçuklu Başkenti olması, Hacı Veyis Efendi ve Hacı Veyiszade Efendilerin, Tahir hocaların, merhum babam gibi nice önemli kültür adamlarının çok sayıda faaliyetler icra etmesi ve eserler üretmesi, Konyalıların kendi kültürlerine bağlı kalmasında büyük rol oynamıştır.

Böyle önemli bir şehirde yazarlık yapmak ve şiirler kaleme almak benim için büyük mutluluktur. Ben de merhum babam gibi bu şehirde bir iz bırakabilirsem, vefatımdan sonra eserlerimle yaşamaya devam edebilirsem beni her iki dünyada mutlu eden, iyilik ve güzellikler içinde bulunmama vesile olan çok önemli bir haslet, bir özellik gerçekleşmiş olur. Bu da benim için kıvanç kaynağıdır. Konya gibi manevi duyguların yoğun olarak yaşandığı bir şehirde benim de bu manevi duygulara katkıda bulunmak amacıyla hem insanımıza faydalı olmak, hem de geride eser bırakarak amel defterimin açık kalmasını sağlamak benim için en büyük bahtiyarlıktır.

Günümüzde halk arasında şiir ilgiyle karşılanmıyor diyemeyiz ama şiire olan ilgi tabi ki beklenilen ve istenilen düzeyde değil diyebiliriz. Şiire ilgi duymuyor gibi görünen bazı kimselere ruhunu okşayan şiirler okuduğunuz zaman ilgisini çekebiliyorsunuz. İnsanımız, günümüzde daha çok ekonomi ile meşgul olduğundan şiire ve şiir dinlemeye vakit ayıramıyor. Ama onun öyle bir anını yakalayıp, ruhuna, gönlüne hitap eden bir şiir dinlettiğiniz zaman hemen ilgi duyuyor ve şiiri büyük bir zevkle dinliyor. Bu biraz da insanın yapısı ve yaratılışı ile ilgili bir konu. Ben Türk insanının çoğunun şiire yatkın olduğunu düşünüyorum ama hayat şartları, dünya meşgalesi ve ekonomik sebepler şiire olan ilgiyi azaltan başlıca faktörlerdir.

Konya’mızda kültürel faaliyetlerin artışına bağlı olarak şiire olan ilgi de artıyor. Her hafta Pazartesi günleri düzenlenen Selçukya Şiir Akşamlarından ayrı olarak TYB Konya Şubesi’nin ve Konya Aydınlar Ocağı’nın programlarında sık sık şiire ve şairlere yer verilmesi, Konya’da şiire olan ilgiyi arttıran çok önemli faaliyetlerdir.

Yapılan bu kültürel faaliyetler elbette şiirimizi ve benim şiirlerimi de etkilemektedir. Kültürel faaliyetlerde dinlediğiniz bir şiirden veya bir sözden etkilenerek o konuda şiir yazabiliyorsunuz. Bazen etkili bir cümle bile sizin harekete geçmenize sebep olabiliyor. Gönlüme dokunan bir cümlenin etkisi ile gece saat 02 de, 03 de yataktan kalkarak elime kalem aldığım ve o anda şiir yazmaya başladığım anlar olmuştur.

Eserlerimde ilham kaynağım yüreğimdir, kalbimdir, gönlümdür, ruhumdur, benliğimdir. İlham kaynağım beynimdir, birikimimdir. Gönlümü, ruhumu ne ile beslemişsem, yüreğimi ne ile doldurmuşsam ilham kaynağım odur.  Daha açık ifade edersem ilham kaynağımın temelini milli ve manevi duygular oluşturur.

Ayet ve Hadislerin ruhumda oluşturduğu coşku, Ezan, vatan ve bayrak sevgisi, Yaratan’dan ötürü yaratılanlara olan sevgi ve hürmet bunların her biri ilham kaynağımdır. Bazen direksiz, uçsuz, bucaksız gökyüzü, bazen baktığınız bir yeşillik, bazen gördüğünüz bir deniz, masum bir çocuk ilham kaynağı olabilir. Bazen okuduğunuz bir cümle, gördüğünüz bir rüya, ettiğiniz bir hayal ilham kaynağınızdır. O anki ruhsal durumunuza göre ilham kaynağınız değişiklik gösterebilir. Ne zaman, nereden, nasıl ve hangi şartta bir ilham geleceği belli olmuyor. Aniden gelişen bir olay da size ilham verebilir.

Büyükşehir Belediyemizin Konyalı şairlerimiz için, şairlerin ruhunu celbedecek “Şiir Kültür Merkezi” tahsis etmesi çok iyi ve çok yerinde olur. Şiir okunan salonun, şiir gibi olması ve şiir özelliklerini içermesi gerekir. Onun için özel bir şiir merkezine şiddetle ihtiyaç var.

Ayrıca, kurum ve kuruluşlarımız tarafından sık sık özel gün ve geceler için ödüllü şiir yarışmaları tertip edilmesi de şiire olan ilginin artmasına sebep olmaktadır. Bu sebeple bu tür yarışmalar da arttırılmalıdır.

Yazarlığın elbette bazı özellikleri vardır. Öncelikle yazmak için istek, heyecan ve sevgi olmalıdır. Yazmak insanın içinden gelen bir duygudur. Zorla olmaz.

Yazmak için bir iddianız olmalıdır. İddiası olmayan insanlar yazamazlar. Zorlayarak yazmaya başlasalar bile kısa zaman sonra iddialı konular bulamayacakları için yazarlıkları uzun sürmez.

Yazarak bir sorumluluk taşıyorsunuz. Yazar, yazısıyla ve şiiriyle sorumluluk üstlenmektedir. Bu sorumluluk okuyucusuna, topluma ve hatta gelecek kuşaklara aktarılan bir sorumluluktur. Bu hissi taşıyan yazarlar yazdıkları her cümlenin hatta her kelimenin hesabını vermek durumundadırlar.

Yazmak zihinsel bir boşalmadır. Zihniniz doluysa eliniz kaleme veya klavyeye gider. Boş zihinden bir şey çıkmaz. Beyin yeterli bilgiyle dolarsa gerekli boşalmayı sağlayabilir. Bu da okuyarak ve yazarak gerçekleşir. Okuyarak dolan zihin yazarak boşalır.

Yazarlık aynı zamanda bir yetenektir. Bu yeteneği geliştirmek için okumanın yanında, hayatla içli dışlı olmak yani hayattan kopmamak, gözlem yapmak, edebiyat, sanat ve tarih dergilerini takip etmek, yine bu konularla ilgili görselleri izlemek gerekmektedir.

Yazmak bir sanattır aynı zamanda… Yazmak, Edebiyatın ayrılmaz bir parçasıdır. Dil de edebiyatın temel taşıdır. Dil olmadan, edebiyatta olmaz, yazmak da gerçekleşemez. Onun için yazmanın temel vasfı öncelikle dili geliştirmektir.

Yazmak, duygu ve düşünceleri ifade etmenin yollarından biridir. Yazmak eylemdir, önemli bir faaliyettir, aynı zamanda insanın kendisini bulması, kendisini anlatmasıdır. Düşündükleriniz, hissettikleriniz ancak yazdıklarınızla vücut bulur ve diğer insanlara ulaşır.

Yazmak gizemli, tutkulu bir iştir. Yazmak eksilmeyen bir duygudur. Yazmaya alışan kolay kolay bundan kurtulamaz. Bu yüzden tutkulu bir aşka benzer.

Yazmak bir ahenktir, geleceğe yönelik bir umuttur. Kısaca yazmak hayattır. Yazarlığın bu özellikleri hem nesirde hem nazımda geçerlidir.

Şiir; bir ana duygu, ana tema etrafında yazılır. Şiirin de bir planı, bir kuralı vardır. Bilhassa hece şiirinde kurallara uyulması şarttır. Hece sayısına yani şiir kalıbına riayet, kafiyenin kelimenin kökünden yapılması, ahengi sağlayan bir ses kesimi olan durağa önem verilmesi gibi özellikler hece şiirinde aranan temel özelliklerdir.

Ancak her ölçülü ve kafiyeli metin şiir değildir. Şiirde duygu temel unsurdur. Duygunun dışında düşünce ve hayal de vardır. Şiirde sanat ağır basar. Onun için şiirde kullanılan sözcükler çok önemlidir. Kafiyeli iki sözcük bulunca şiir olmuyor. Duygu yoksa şiir olmuyor. Şiir; sözcüklerin ahenk oluşturarak, duygulu bir şekilde bir araya getirilmesinden oluşur.

Son olarak yazar, söyleyecek bir şeyi olduğuna inanan kişidir. Ancak kalbi, gönlü, ruhu dolu olanlar yazabilir. Yazıya geçmiş düşüncelerin değeri vardır. Yazılmamış, kayda geçmemiş, kafada, beyinde gizli kalmış düşünceler boş çırpınmalardan ibarettir ve hiç kimseye faydası yoktur. İnsanlığa faydalı olmak, bizden sonraki nesillerimize bir şeyler bırakmak istiyorsak yazmak gerekir. Sağlıklı ve mutlu yarınlar diliyorum.