“Kur’an Müslümanlığı” adı altında, “Kur’an bize yeter” denilerek Hadis ve Sünnet düşmanlığı yapanların sayısı ne yazık ki gün geçtikçe artış kaydediyor. Sosyal medyada hiç durmadan zehirlerini kusmaya devam ediyorlar.

Bunlar, kuzu postuna bürünmüş canavarlar gibi hareket ederek, saf Müslümanların beyinlerini ifsat ediyorlar. Bunların amacı Peygamber düşmanlığından sonra adım adım Kur’an düşmanlığına gitmektir. Zaten Hadis ve Sünnet düşmanlıkları ile Kur’an’a da karşı çıkmış oluyorlar. Bunlar Kur'an, Kur'an diyorlar ama ya Kur'an'dan haberleri yok, ya da Kur’an Âyetlerini çarpıtmakta oldukça mahirler.

Allah, Kur'an'da "Peygambere uyun" diyor, onlar "biz ona uymayız" diyorlar.

Kur’an, "Peygambere itaat edin" diyor, onlar "biz ona itaat etmeyiz" diyorlar.

Kur’an, "Peygamberin hükmüne sıkıntı duymadan razı olun" (Nisa 65, Ahzab 36) diyor, onlar "hayır biz onun hükmüne razı olmayız" diyorlar.

Kur’an, "Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ondan kaçının" (Haşr 59/7) diye emrediyor. Onlar "biz bu emre uymayız" diyorlar.

Allah'ın, Kur’an da; " Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan işledikleriniz boşa gider." (Hucurât 2) diyerek koruduğu, yücelttiği ve "O nefsinden konuşmaz" (Necm 3) buyurduğu, seçip elçi yaptığı Peygamberi onlar postacı konumuna hatta daha da aşağı bir konuma düşürüyorlar.

Bunlar küfür değil de nedir?

Böyleleri; Kur'an, Kur'an diyerek Kur'an'ın bütün emrini çiğniyor, ayaklar altına alıyorlar.

Böylece Allah'ın, Kur’an’da "üsve-i hasene yani en güzel örnek" (Ahzab 21) diye nitelendirdiği Peygamberin Sünnetini, Hadisini devre dışı bırakarak topyekûn dini ortadan kaldırmış oluyorlar. Bunlar, Siyonizmin rüzgârına kapılmış gidiyorlar.

Bunlar; “Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bu şekilde davranan birinin dünya hayatındaki cezası ancak rezil rüsvâ olmaktır; kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine itilirler. Allah sizin yapmakta olduğunuzdan habersiz değildir.” (Bakara 85) Ayetinin muhataplarıdır.

“Allah’tan başka hiç kimseye ibadet ve kulluk edilmez” düsturunu kasıtlı olarak ters yüz ederek,  “Allah’tan başkasına itaat edilmez”  anlayışına dönüştüren bu sapık akımın öncüleri ve bağlılarının, her şeyden önce bu anlayışın Kur’an’a  aykırı olduğunu bilmeleri gerekir.

Zira Kur’an’da;  “Eğer gerçek mü’minler iseniz, Allah’a ve Rasulüne itaat edin” (8/1), “Ey iman edenler! Allah’a ve Rasûl’üne itaat edin…” (8/20)  ve  “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygambere de itaat edin…” (4/59) ayrıca “Kim Peygambere itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur” (4/80)  ve “De ki: Allah’a itaat edin, Peygambere de itaat edin…” (24/54)  gibi çok sayıda açık, net ve kesin emir ve buyruk olduğu halde bu Âyetlerin zıddına bir çağrıda bulunarak Müslümanları zındıklığa sürüklemek isteyenler kimlere hizmet ettiklerinin farkında mıdırlar? 

Kur’an’dan başka kaynak tanımama yani Efendimizin buyurduğu Hadis-i Şerifleri tamamen reddetme ve Peygamberi hayattan dışlama anlayışını hâkim kılmak isteyenler, her şeyden önce Allah’a ve Kur’an’a isyan bayrağı açtıklarını bilmelidirler.

Çünkü bizzat Kur’an’ın ifadesiyle Peygamberi sevmek Allah’ı sevmek, Peygambere karşı gelmek Allah’a karşı gelmek demektir.

“De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah’da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (3/31)  “Biz her Peygamberi sırf,  Allah’ın izniyle itaat edilmek üzere gönderdik” (4/64) buyuran bizzat Kur’an’dır.

Yukarıdaki Kur’an Âyetleri bütün açıklığı ile ortada dururken, Kur’an’a aykırı bir şekilde üstelik Kur’an’ın adını kullanarak Peygamber düşmanlığı yapmak bir Müslüman’ın kabul edebileceği durum olamaz.

Peygamberler; insanları doğru yola sevk etmek, dünyada ve ahirette mutlu, mesut, bahtiyar olmamızı temin etmek, Rabbimize nasıl kulluk ve ibadet edileceğini göstermek üzere bizzat Yaratıcımız tarafından seçilen nadir kişilerdir.

Bilhassa son din İslâm’ın ve son kitap Kur’an’ın hükümlerini uygulamak ve açıklamak üzere gönderilen, Hâtem-ül Enbiyâ olan Peygamberlerin sonuncusu, kıyamete kadar tek rehber ve tek önder olarak kabul ettiğimiz Efendimiz Muhammed Mustafa’yı  (s.a.v)  hayatımızdan çıkarmak, yaşantımızdan dışlamak ve Peygambersiz bir din anlayışını hâkim kılmaya çalışmak kadar Allah’a isyan edilen, Yaratıcıya baş kaldırılan bir davranış düşünülemez.

Efendimizin yolu Allah’ın yoludur, O’nun ahlâkı Kur’an ahlâkıdır, O’nun izinden yürümek Kur’an’ın kesin emridir. Kur’an’a uymak, Efendimize uymak demektir. Efendimizi reddetmek, Kur’an’ı reddetmektir.

Kur’an’ın hükümleri; Efendimizin yaşayışı, mübarek sözleri ve uygulamaları ile açıklık kazanmıştır. Hz. Muhammed;  Kur’an’ın öğreticisi, açıklayıcısı, uygulayıcısıdır. Kur’an bize yeter diyerek Peygambere karşı olanlar, Sünneti ve Hadisleri kaldırarak yerine kendi söylemlerini yerleştirmek istemektedirler.

Bunlar önce sahabeyi eleştirdiler, sonra büyük hadis imamlarına hakaret ettiler, sonra hadisleri reddettiler,  sonra Peygamber'i inkârdan önce mucizelerini yok saydılar. Miraç'ı inkâr ettiler. Şefaati yok saydılar, kaderi inkâr ettiler, Peygamber sıradan bir insandır dediler. O postacıydı görevini yaptı bitti dediler.

Kademe kademe ilerliyorlar. Plana göre, önce Peygamber (s.a.v.) inkâr edilecek sonra da Kur'an reddedilecekti. Önce Peygambersiz, Hadissiz, Sünnetsiz bir din, Peygambersiz bozulmuş bir İslâm gerçekleştirilecek, sonra da sıra Kur'an düşmanlığına gelecekti. Öyle de oldu. Bunlardan birisi çıktı "Kur'an Allah kelâmı değil" dedi. Diğer birisi “ben deistim” diyerek öldü gitti. Adım adım bu noktaya geliyorlar.

Peygambersiz İslam, Peygambersiz ve sünnetsiz Kur'an hamlesi, hiç şüpheniz olmasın bir haçlı projesidir. Mısır'daki bazı reformistler bu zehiri İslam âlemine enjekte etmişlerdir. Deizm ve Peygamber düşmanlığı bu yoldan pazarlanıyor. Bu kesinlikle Siyonizmin planıdır. Bu oyuna, bu plâna, bu tuzağa karşı uyanık olmamız gerekir.

"Namaz kılmak ve diğer ibadetleri yerine getirmek için Kur'an yeter, Peygambere ihtiyaç yok" diyorlar. "Kur'an'ı açıklamak için de yine Kur'an yeter, Peygambere gerek yok" diyorlar. "Kur'an'da geçen rükû ve secde yapın emri yerine getirilince namaz kılınmış olur" diyorlar.

Peki namazın tertibi, düzeni yok mu? Her namazın kaç rekât kılınacağını Efendimiz göstermemiş mi? Bu sebeple namazı bize “en güzel örnek” olan Hz. Peygamber'in gösterdiği şekilde kılmak gerekmiyor mu?  

Farz olan zekâtın kırkta bir oranında verilmesi gerektiğini belirten Allah'ın Rasûlü değil mi? Peygamberimize itaatı, kendisine itaat olarak gören bizzat Allah (cc) değil mi?

Beyinleri ifsat eden bu zihniyet sahipleri, Peygamber Efendimizi üstün görenlere de çatıyorlar ve "Peygamberler arasında üstünlük olamaz" diyorlar. Halbûki Allah Kur'an'da "Peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kıldık" (Bakara 253, İsra 55) buyurmuştur.

Bu Âyetlere dayanarak ümmeti olduğumuz ve son Peygamber olan Hz. Muhammed'i üstün görenlere demediğini bırakmayan bu âlim bozuntusu şarlatanlar, Efendimizin üstün görülmesinden niçin bu kadar rahatsız olmaktadırlar?

Peygambersiz, Hadissiz, Sünnetsiz, bozulmuş bir İslâm hayata geçirmek isteyen bu şarlatanlar bilsinler ki Kur’ân-ı Kerîm’de geçen ve hasais denilen sadece Efendimize has özellikler mevcuttur. Bu özellikleri şöyle sıralayabiliriz:

O, bir insan olmanın yanında aynı zamanda son peygamberdir. (Ahzâb, 33/40),

Risâleti evrenseldir. (Arâf, 7/158; Enbiyâ, 21/107...)

Risâleti cinleri de kapsamaktadır. (Ahkâf, 46/29; Cin, 72/1-13)

Hanımları mü’minlerin anneleridir. (Ahzâb, 33/6)

Geçmiş-gelecek günahları affedilmiştir. (Fetih, 48/1-2)

Kendisine inanılması noktasında peygamberlerden söz alınmıştır. (Âl-i İmrân, 3/81)

Kendisine Kevser’in verildiği müjdelenmiştir. (Kevser, 108/1)

Ganimetler helal kılınmıştır. (Enfâl, 8/1)

Âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. (Enbiyâ, 21/107)

Onun özellikleri ehl-i kitap tarafından bilinmektedir. (Bakara, 2/89,146)

Getirdiği dinin korunması teminatı verilmiştir. (Tevbe, 9/33)

İsrâ ve Mirac Ona hastır. (İsrâ, 17/1; Necm, 53/1-18)

Çeşitli zamanlarda melekler bizzat yardım etmiştir,(Âl-i İmrân, 3/13, 122-123)

Kendisine itaat aynı zamanda Allah’a itaat anlamına gelmektedir. (Nisâ, 4/80)

Âhirette şehadet hakkı verilmiştir. (Bakara, 2/143)

Makâm-ı Mahmûd’la taçlanmıştır.(İsrâ, 17/79)

Ümmeti, ümmetlerin en hayırlısı kılınmıştır. (Âl-i İmrân, 3/110)

Hayatına ve beldesine yemin edilmiştir. (Hicr, 15/72; Beled, 90/1-2)

Kendisine ve ümmetine bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi lütfedilmiştir.(Kadr, 97/1-5)

Bu özelliklerle donatılmış olan Peygamber Efendimizin söz ve uygulamalarını yok sayan veya hafife alan zihniyet sahipleri, Ankebût Suresi 51 inci âyeti, Hadis ve Sünnet düşmanlıklarına delil gösteriyorlar ve "bu Âyet Kur'an yeter diyor öyle ise rivayetlere gerek yok" diyorlar. Hadis-i Şeriflere ‘rivayet’ diyerek küçümsediklerini ve ‘habis’ diyerek hakaret ettiklerini de belirtelim.

Delil gösterdikleri Ankebût Suresinin 50 ve 51'inci Âyetleri beraber okuyalım.

50 - Onlar hâlâ, “Rabbinden ona bazı mûcizeler indirilmeli değil miydi?” diyorlar. De ki: “Mûcizeler yalnız Allah’ın katındadır; ben sadece bir uyarıcıyım.”

51 - Kendilerine okunan bu kitabı sana göndermiş olmamız onlara yetmiyor mu? Elbette inanan bir topluluk için onda rahmet ve ibret vardır.

Peygamber Efendimiz dönemindeki inkârcılar, akıllarınca onu güç durumda bırakmak maksadıyla sık sık geçmişteki bazı peygamberler gibi onun da duyulara hitap eden mûcizeler göstermesini isterlerdi. 50. Âyette öncelikle mûcize göstermenin Allah’a ait olduğu, Peygamber’in görevinin ise insanları inanç ve amel hayatı konusunda uyarmak ve aydınlatmaktan ibaret bulunduğu bildirilmekte; 51. Âyette ise çok önemli bir noktaya dikkat çekilmektedir: “Kendilerine okunan bu kitabı sana göndermiş olmamız onlara yetmiyor mu?” denilmektedir.

51. Âyete göre Peygamber efendimizin en büyük mûcizesi Kur’an’dır; insanlara asıl gerekli olan, gelip geçici hissî mûcizeler değil, benzerini asla ortaya koyamayacakları, hayatın her anında feyzinden yararlanmaları mümkün olan bu ebedî mûcizedir.

Mucize isteyen inkârcılara "mucize olarak onlara Kur'an yetmiyor mu? Başka ne mucizesi istiyorlar?" Âyetini; bektaşi misali bir önceki Âyeti gözardı ederek "bakın gördünüz mü Allah, Kur'an yeter diyor, demek ki Hadis ve Sünnete gerek yok" diye anlayan ve anlatanlar en büyük bedbahtlardır. Zira bunlar Peygamberi dinlemeyin bizi dinleyin diyen ve Kur'an'da Peygambere itaatı emreden Âyetlere muhalif olan şarlatanlardır.

Hadis karşıtlarının yapmak istediği kesinlikle müzakere değildir. Doğruyu arama düşüncesi hiç değildir. Siz ne söylerseniz söyleyin asla kabul etmezler. Sonuçta bu örnekte olduğu gibi Âyetleri bile inkâr etme veya çarpıtma noktasına gelirler. Zaten Hadis düşmanlığı bir süre sonra Âyet karşıtlığına dönüşmektedir. Yukarıda yazdığım Âyetlere rağmen Hadisleri ve Sünnetleri kabul etmeyenlere ne desen boş… Kendi sapkınlıklarında boğulsunlar İnşallah… Sağlıklı ve mutlu yarınlar diliyorum.