YENİGÜN ÖZEL

Üretici karşılık bekliyor!

Tarımın bir karşılığının olması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Mevlüt Mülayim, “Girdi maliyetleri ve ürün satış fiyatında söz hakkı olmayan Türk çiftçisi için para kazanmanın yolu ekonomik üretimden geçiyor” dedi

Abone Ol

Tarım sektörü, özellikle Konya’da, ekonomik istikrar ve kalkınmanın temel taşlarından biri olarak kabul ediliyor. Ancak, tarımı sürdürülebilir kılmak ve üreticilere adil bir gelir sağlamak, birçok ülkenin önemli bir sorunu haline geldi. Son yıllarda, üreticilerin karşılaştığı ekonomik zorluklar, tarımın geleceği üzerinde belirleyici bir etkiye sahip oldu. Bu bağlamda, üreticilerin ekonomik anlamda karşılaştığı zorluklar ve beklentileri, tarım politikaları ile sektördeki gelişmelerin merkezinde yer alıyor.

ÜRETİM OLMAZSA ELDEKİ PARANIN ANLAMI OLMAZ

Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Ziraat Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Mevlüt Mülayim, her üretim dalında olduğu gibi tarımda da karşılığı elde edildiği sürece üretim yapmanın mantıklı geldiğini söyleyerek sürdürülebilir tarımsal üretim için üreticinin yaptığı işten para kazanmasının en önemli kurallar arasında yer aldığını aktardı. Üreticinin kazandığı sürece, toprağında kalıp tarım yapmaya devam edeceğini ifade eden Mevlüt Mülayim, “Üretici maddi açıdan verim aldığında, sektörün diğer paydaşları da kazanmaya devam eder. Aksi halde, asıl kazanması gerekenin kazanmadığı bir sektörün dengeli, planlı ve sürdürülebilir bir geleceğinden bahsetmek oldukça zor. Türk tarım sektörü zaman zaman böyle durumlarla karşı karşıya kalıyor. Bitkisel ve hayvansal üretim açığını ithalat ile kapatmaya çalışmak; kolaycı, geçici ve gündelik bir yöntem olmanın yanı sıra sorunları ötelemekte ve daha da büyütmektedir. Üretim yapmazsanız öyle bir an gelir ki paranız olsa da satın alacak ürün bulamayabilirsiniz” diye konuştu.

HER ŞEY ÜRETİCİLERE ZAMANINDA ANLATILSIN

Prof. Dr. Mülayim, yıllara göre farklılık göstermekle birlikte, değişik sektörlerde kullanılan buğday ihtiyacının yüzde 30’u, ayçiçeği ihtiyacının yüzde 50’si, mısır ihtiyacının yüzde 25'i, pamuk ihtiyacının yüzde 66'sı ve soya ihtiyacının yüzde 95'inin ithal olduğunu kaydetti. Bazı ürünlerde ihtiyaca göre açık görülen ürün miktarının bu ürünlerde ihracat yapılmamasının etkisi olduğunu belirten Mülayim, “Ülkemiz bütün tarım ürünlerinde olmasa bile birçok üründe ihtiyacı karşılayabilecek toprak, iklim, insan kaynağına ve ekipmana sahiptir. Bu imkânlara sahip olmamızdan dolayı ilgililerce bu konuda hedef iyi belirlenmeli ve doğru planlama yapılmalıdır. Bu eksikliği tamamlayacak planlama yanında bazı çiftçilerimizin eğitimlerine de devam edilmelidir. Tarımdaki gelişmeler ve bilimsel doğrular üreticilere zamanında anlatılmalı ve aktarılmalı” şeklinde konuştu.

TUTARLI BİR ÜRETİM MODELİ HAYATA GEÇİRİLMELİ

Tarım ve Orman Bakanlığının üretici ve ülke ihtiyaçlarını karşılayabilecek planlama ve uygulatma imkânları olduğundan bahseden Prof. Dr. Mülayim, “Türk tarımında yığınla yapısal sorun var. Parçalı arazi, işletme büyüklüğü, altyapı sorunu, su ve girdi temini, kentlere göç, çiftçi örgütlerinin etkin olmaması, tarımda çalışanların yaş ortalaması, kayıt dışılık gibi önemli problemler çözüm bekliyor. Tarım bilimi doğrultusunda ve liyakat sahibi bürokratlarla planlama iyi yapılmalı, günlük değil uzun vadeli ciddi, tutarlı bir üretim modeli hayata geçirilmelidir. Bazı ürünlerin üretiminde yıllık değişimler, tarım sektöründe çalışanların bazı yıllar ektiği üründen yeterli para kazanamamasından dolayı oluyor. Tarımla uğraşan üreticilerin yıllık kazançları birçok ülkenin yayınlarında yer aldığından bu rakamları günümüzde herkes okuyor ve biliyor. Bunun yanında tarımda girdi maliyetleri de sürekli artıyor. Gübre, ilaç, akaryakıt, yem, ekipman gibi başlıca girdi maliyetleri devamlı yükseliyor” ifadelerini kullandı.

EN UYGUN POLİTİKALAR VE ÇÖZÜMLER OLUŞTURULMALI

Girdi maliyetleri ile ürün satış fiyatında pazarlık veya söz hakkı olmayan Türk çiftçisi için para kazanmanın yolunun daha fazla ve ekonomik üretmekten geçtiğinin altını çizen Mülayim, son olarak şunları kaydetti: “Kooperatifler veya birlikler yoluyla yeterli seviyede örgütlü hale gelemeyen Türk çiftçisi sadece girdi alımlarında ve finans desteğinde değil ürün satışlarında da söz sahibi olmalıdır. Çiftçiler, yeşil, genetiği değiştirilmemiş tarımı desteklediklerini ancak bunun sübvansiyonlarla ya da en azından ürettikleri gıda için adil bir fiyatlandırmayla birlikte gelmesi gerektiğini söylüyorlar. Avrupa'nın dört bir yanında sokaklara dökülen pek çok kişi bu duyguyu paylaşıyor. Muhakkak ki her ülkenin şartları farklıdır ancak Avrupalı çiftçilerin ülkelerinde yaptığı bazı eylemler bütün dünya ülkeleri ve ülkemiz ilgilileri tarafından iyi incelenmeli, sebep sonuç ilişkileri değerlendirilmelidir. Ülkemizde bu eylemler olsun istemeyiz. Ancak olan ülkelerin bazı olaylara sebep olan istekleri Romanya ve Bulgaristan’da olduğu gibi kendi dışında ki ülkelerin tarım politikalarıyla da ilişkilidir. O nedenle ilgililerce, ülkemiz tarımının nasıl etkileneceği ve gelecekte nelerle karşılaşacağı doğru öngörüler ile tespit edilerek bunların çözümüne uygun yeni politikalar oluşturulmalı ve uygulamaya konulmalı.”