Yaz ayının gelmesiyle birlikte artan sıcaklıklar orman yangınlarını da beraberinden getirdi. Dünyanın birçok yerinde yangınlarla boğuşanların yanı sıra kasıtlı olarak toprak yakan üreticilere de rastlamak mümkün. Ekinlerin toprakta kalan kök ve saplarının daha kolay temizlenmesi amacıyla yakılan anızlar, kontrolsüz bir biçimde büyüyerek ciddi boyutlara taşınabiliyor. Topraktaki yararlı mineraller ve canlıların hayatını yok eden anız yakma işlemi aynı zamanda çevreye de çeşitli birçok zarar veriyor. Konunun çevre boyutunu ele alan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası Konya İl Temsilcisi İlker İrioğlu, yangınların ekosisteme verdiği zararlar hakkında konuştu. İrioğlu, her zararın doğada mutlak bir karşılığı olacağına dikkat çekti.

3 1 Ilker Irioğlu

‘ALIŞKANLIKLARI DEĞİŞTİREMİYORUZ’

Anız yakmanın geçmişten bu yana devam ettiğini ancak doğaya ve canlılara verdiği zararlar dolayısıyla ‘yasak’ olduğuna dikkat çeken İrioğlu, insanların alışkanlıklarından vazgeçmekte zorlandıklarını dile getirdi. Doğru bilinen yanlışların bilimle ortaya çıkarılırken vatandaşların ısrarının anlamakta zorlandığını ifade eden İrioğlu, “Sosyolojik olarak insanlar, atalarından gelen alışkanlıkları değiştirmekte zorlanıyorlar. O kadar bilim insanı çalışma yapıyor, araştırma yapıp sonuçlarını ortaya koyuyor; ‘Anızları yakmayın! Hem toprağa, hem canlılara, hem de çevreye zarar veriliyor’ diye, ama insanlar bir türlü bundan vazgeçemiyor. Toplumsal bir sorun var ortada, alışkanlıkları değiştiremiyoruz.” diye konuştu.

Zafer'de milli heyecan! Zafer'de milli heyecan!

3 5-5

GÖRÜNENDEN DAHA FAZLASI VAR

Anızla birlikte toprakta kaybolan canlılarını da anımsatan İrioğlu, ekosisteme etki ederek verimliliği de düşüren anız yangınının görünen daha fazla zarara yol açtığını bildirdi. İrioğlu, çevresel felaketlere yol açan ve toprağın yapısını değiştiren yangınlarla ilgili şunları söyledi: “Toprağın yapısı değişiyor. Toprağın kimyası zarar görüyor, verimliliği düşüyor. Toprağın su tutma kapasitesi düşüyor. Canlılar yok olduğu için, sadece toprak üstündekiler değil, toprak altında yaşayanlar zarar gördüğü için, onların yaşamları sırasında toprağa verdikleri faydalar yok olmuş oluyor. Hava kirliliği oluşuyor, yoğun bir şekilde. Doğanın o anda tolere edemeyeceği hava kirliliği uçup gitmiyor. Anlık zararlarının yanında, yangından direk zarar görmemiş ekin alanlarına, ormanlara kül olarak, is olarak zarar veriyor. Onların da verimliliği düşüyor. Yoğun yangınlarda, karayolları duman altında kalıyor, trafik etkileniyor, kazalar olabiliyor. Yangına komşu evler, bahçeler, çitler, çiftlikler zarar görüyor. Yaban hayatı çok etkileniyor. Yaban hayvanları hayatta kaldılarsa da bölgeyi terk ediyorlar. Özellikle dik yamaçlı arazilerde oluşan yangınlar, bitki örtüsü yok olduğu ve toprak sertleştiği, su tutamadığı için erozyona yatkın hale geliyor. Böylece yangından sonraki zamanlarda da toprak verimsizleşmeye devam ediyor. Çevresel felaket büyüyor.”

3 2-2

‘30 LİTRE BENZİNLE Mİ KAR EDECEKLER?’

Mardin- Diyarbakır arasındaki bölge geçtiğimiz günlerde anız yakmada kontrolün kaybedilmesiyle birlikte binlerce canlının zarar gördüğü olayla ilgili de konuşan İrioğlu, bu örnekte olduğu gibi risk payının her zaman var olduğunu ve bu tür olayların ‘kontrol altına alıyoruz’ diyerek meşrulaştırılmaması gerektiği belirtti. Yaşanan olayda duyduğu üzüntüyü ve başsağlığını ileten İrioğlu, “2 ilde birçok arazi, canlı, çiftlik ve yaban hayvanları telef oldu, zarar gördü. Bilerek başlatılan bir anız yangını söz konusu ise, ne elde ettiler şimdi? Tüm bunlar olmasaydı, planladıkları gibi kendi tarlalarını yaksalardı ne kazanacaklardı? ‘Kolay sürüyoruz’ diyorlar, ‘zaman kaybetmiyoruz, anız olunca az yakıt harcıyoruz’ diyorlar. Ne kadar kar edeceklerdi? 20-30 litre mazottan mı kar edeceklerdi? Halbuki, anızı sürseler o bitkiler, kökler toprağa karışacak, fayda sağlayacak.”

FARKLI SEBEPLER OLSA DA EN BÜYÜK SEBEP YİNE İNSAN!

İklim değişikliğiyle birlikte doğanın daha naif bir hal aldığına işaret eden İrioğlu, kurak hava şartlarının yangına daha kolay sebep olabileceğini ifade etti. Yıldırım düşmesinin bile yangına sebep olabileceği günümüzde çıkan yangınlarında yine en büyük faktörün ‘insan’ olduğunun altını çizen İrioğlu, “Doğada her ne insan faktörü olmaksızın çıkan yangınlar olsa da yangını direk bir kişi anız yakarak, mangal yaparak veya en çok rastladığımız, yanan izmaritin çevreye atılması sonucu çıkanı oluyor. Çevreye atılan cam şişe kırıkları, kolay yanabilen çöplerin etrafa atılması, yangınlara hem sebebiyet vermekte hem de hızlı yayılmasına sebep olmaktadır. Alev almış bir plastiğin rüzgardan uçarak, sönmesen yangını uzaklara taşıyabilir, kırık camlar güneş ışığında çok rahat yangın başlatabilir. Mersin yangınında bir iddiada, yangına kopan elektrik tellerinin sebep olduğu söyleniyor; sonuçta yine insan faaliyeti sonucu başlamış bir yangın diyebiliriz. Yangınları ne yazık ki çoğunluğu direk veya dolaylı insan faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır.” ifadelerine yer verdi.

3 3-3

HER KİRLİLİĞİN MUTLAKA BİR SONUCU VAR!

Dünya geneli çeşitli kurum ve kuruluşların anlaşmalar ya da fikir tartışmalarıyla iklim kriziyle başetmeye çalıştığını aktaran İrioğlu, kişisel olarak da önlem alınması gerektiğini belirtti. Dünyada yapılan tüm çevre kirliliklerinin mutlaka bir sonucu olacağının unutulmaması gerektiğine işaret eden İrioğlu, “Ben her zaman diyorum ki, önlemlere bireysel, kendimizden başlamalıyız. Tüketimimizi azaltacağız, tasarruflu olacağız, eşyalarımızı uzun süreler kullanacağız, modası geçti veya yenisi çıktı diye cihazlarımızı, eşyalarımızı, kıyafetlerimizi değiştirmeyeceğiz çünkü dünyayı biz insanlar için yapılan üretimler kirletmekte. Tüketimi azaltırsak, üretim azalır. Böylece hem daha az hammadde, yani doğal kaynak tüketimi olur hem de üretim aşamasında oluşan hava, su ve katı atık oluşumu azalır. Çocuklarımıza ve onların çocuklarına daha güzel bir dünyada yaşama hakkı tanıyalım. Bu, bizim onlara borcumuzdur.” şeklinde konuştu.

Muhabir: HACER CEYLAN