Şehirlerin, gelişime paralel olarak yenilenmeye ihtiyaç duyduğu doğrudur. Vaktini tamam eden, ihtiyaca kâfi gelmeyen binaların yıkılarak yenisinin yapılması da bu gerekliliğe tabidir. Semtlerin büyümeyle birlikte duyduğu ihtiyaç da göz önüne alınarak, bazı camilerin kentsel dönüşümler çerçevesinde, yenisi yapılmak şartıyla yıkılmasını anlayışla karşılamak mümkündür. Ve fakat yıkım sırasında hassasiyet gösterilmesi icap eder.

79B91Bd6 6Fdf 44D3 Be9B 2373C28C440F
Kovanağzı’nda kentsel dönüşüm uygulamaları sürdürüldüğünden, biz de bir yılı aşkın zamandır, çocukluk ve gençlik yıllarımızın semtini kaleme alarak dönüşümle birlikte tarihe karışacak olan zamanları kaydediyoruz. Karalılar Caddesinde bulunan Karalılar Caminin yıkılarak yenisinin inşa edileceği bilgimiz dâhilindeydi. Hafta sonunda ziyaret ettiğimiz muhitte camiden geriye molozların kaldığını görünce bir fotoğrafla, durumu sosyal medya ortamında paylaştık. İlerleyen saatlerde mahalle sakinlerinden bir ağabeyimiz, yıkıma dair iki fotoğraf gönderince vahametin farkına vardık. Biz araştıran, inceleyen bir gözle bakmadan, yalın bir fotoğraf çekerek geçmiştik ama o yıkımdan hemen sonraki gün, yüreğini burkan hadiseleri peş peşe yaşamıştı. Zira yıkım sırası bekleyen evini kontrol etmek üzere geldiğinde, küçük çocukların rahleleri kale, imam sarığını da top yaparak oynadıklarına şahit olmuştur!
Sarığı çocukların elinden alan ağabeyiz, bir zamanlar namaz kıldığı caminin yıkıntıları arasına girdiğinde de; mihrapta yer alan, üzerinde Ayet-i Kerime yazılı mermerin parçalanarak molozlara karıştığını görmüş. Hissettiği üzüntüyü bizimle paylaşırken, cami yıkmanın da bir adap çerçevesinde olması gerektiğini anlatıyordu.
Molozların arasındaki o koca mermer parçalarını tek başına kaldırıp kenara alması mümkün olmamıştı ama sokağın karşısındaki duvar üzerinde bir başka ürperti veren tablo vardır. Zira yıkım işlerini yapanlar Camide bulunan Kuran’ı Kerim ve diğer kitapları bağ duvarına bırakıvermişler! 

58E24672 Bc4C 4Cd6 8Eba 90Cab234Ab41
İkinci el piyasasında maddi ederi olan tahta, kiremit, oluk gibi emtialara verilen önemin camide bulunan, yıpranmış Kur’an-ı Kerimlere ve mihraptaki Ayeti Kerimeye gösterilmemesi büyük bir kusur olsa gerek. Caminin duvarlarında kutsiyeti yüksek başka levhalar da vardı ama yıkıntıların yüzeyinde onları müşahede edemediğini söyledi.
Yıkım işinin bir firmaya tevdi edilmiş olduğunu da belirtmek gerek. Fakat ibadete kapatılarak yıkıma havale edilirken bu hassasiyetin gözetilmemiş olması ciddi bir kusurdur. Biz, hüsnü hat sanatkârların kamışlarından çıkan talaşları, inşa edilecek caminin harcına katan ecdadın torunları değil miydik? Ne ara bu hassasiyeti yitirdik?
Heyhat!