YENİGÜN ÖZEL

Tarımı ‘kriz’ vurmasın!

Yaşanan aşırı hava olaylarıyla her yıl kendini daha çok belli eden iklim krizinin tarıma olan etkileriyle ilgili konuşan Ziraat Yüksek Mühendisi Celil Çalış, ‘planlı ve uygulanan’ tarım politikalarıyla çığır açacak bir sürece geçilebileceğine dikkat çekti

Abone Ol

Tarımsal üretimde var olan sıkıntılara rağmen üretimi devam ettirmeye çalışan çiftçi bu kez de iklim değişikliğinden darbe almaya devam ediyor! Tarımda gerekli desteğin tam olarak yansıtılamaması, uygulanamayan plan ve önlenemeyen yüksek girdiler neticesinde üretim noktasında yaşayan üreticiler için olası iklim krizi, sürdürülebilir tarımın en büyük sorunlarından biri haline gelebilir. Konuyla ilgili uyarılarda bulunarak biran önce planların eyleme dönüşmesi gerektiğini savunan Ziraat Yüksek Mühendisi Celil Çalış, 14 Eylül 2023 tarihinde Tarımsal Üretim Planlaması Hakkında Resmi Gazete’de yer alan yönetmelikte ilk kez belirtilen üretim planlamasında yapılması gerekenlerle ilgili önerilerde bulundu.

‘HAYAL GİBİYDİ, ŞİMDİ İSE ÖNÜMÜZÜ GÖREMİYORUZ!’

Gün geçtikte etkisini daha çok hissettiren su sıkıntısı, özellikle iklim krizinden en çok etkilenmesi beklenen Konya için büyük bir kriz olabilir. Üretimde yaşanan zorluklarla birlikte tarımsal üretimin geleceğinin de risk altında olduğuna işaret eden Çalış, “Tarımda yaşlanan nüfus, tarımda faaliyet gösteren üreticilerin bile devamlılık yerine çocuklarına başka alanlarda istikbal aramasının yanında son 30 yılda her yıl bir önceki yılı aratan iklim değişikliği kaynaklı doğa olayları eklenince üstü açık fabrika olarak kabul edilen tarımda üretici olmak, üretim yapmayı gerçekten zorlaştırdı. Öyle ki üniversite yıllarında ‘İklim Değişikliği ve Küresel Isınmanın Tarıma Etkileri’ bizim için yalnızca bir konu başlığı ve hiç gelmeyecek bir gelecek gibiydi. Çok değil 10-15 yıl içinde etkilerini yaşamaya başladık. Şimdi 10 sene sonrasını hayal bile edemiyoruz!” dedi.

‘KURAKLIK TÜRLERİ FARKLI OLABİLİR’

Çalış, dünya nüfusunun beslenmesinde önemli bir rolü bulunan ve üretim kapasitesindeki azalmadan bile milyonlarca kişinin etkileneceği ‘tarım’ alanının kuraklıkla birlikte bir tehdit unsuru haline geldiğini belirtti. Su kaynakları ve doğal dengenin bozulmasına bağlı olarak gerçekleşen kuraklığın farklı kollara ayrılabileceğini söyleyen Çalış, meteorolojik, hidrolojik, tarımsal ve sosyoekonomik,  kuralık hakkında şöyle bilgi verdi: “En az 30 yılda meydana gelen ve yağış, nem ve sıcaklık gibi iklim verilerinin en yüksek, en düşük veya ortalama değerlerine göre yorumlanması esasına dayanan kuraklık türü, meteorolojik kuraklık; göller ve rezervuarlar gibi hazır su kaynaklarının su seviyelerinin istatistiki ortalamanın altına düşmesi ise hidrolojik kuraklık olarak isimlendirilebilir. Her meteorolojik kuraklıkta yaşanmasa da toprakta bitkinin ihtiyacını karşılayacak miktarda suyun bulunmaması da tarımsal kuraklık olarak isimlendirilir. Sosyoekonomik kuraklık ise meteorolojik, hidrolojik ve tarımsal kuraklık unsurlarının bazı ekonomik malların arzı ve talebine olan etkileriyle ilgilidir. Su yetersizliğinin insanları ve yaşamlarını etkilediği zaman sosyoekonomik kuraklıktan bahsedilir.”

‘GIDA ÜRETİMİ İKİ KATINA ÇIKARILMALI’

Hangi türde olursa olsun bilinen tek gerçeğin, kuraklığın her geçen yıl arttığı olduğunu aktaran Çalış, kuraklıkla ilgili verileri de paylaştı. Çalış, “Geçtiğimiz yüzyılda dünya nüfusu iki kat artarak üç katına çıkmış, dünya genelinde su talebi yedi kat, sulanabilen araziler ise 6 kat artmıştır. Buna mukabil artan su kirliliği kullanılabilir su kaynaklarını azaltmıştır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü yıllardır artan nüfusun gıda ihtiyacını karşılamak için 2050 yılına kadar mevcut gıda üretiminin iki katına çıkartılması gerekmektedir.” şeklinde konuştu.

‘VERİM KAYBINA ODAKLANILMALI’

Isınmadaki en küçük bir artışın dahi geri dönülemez bir durum ve tehdit olduğuna işaret eden Çalış, dünya genelinde hazırlanan raporlarda bugünden sonra bazı iklim etkilerinin geri döndürülemeyeceği riskine dikkat çekildiğini bildirdi. Çalış, yaşanan orman yangınları ve sellerin de insan kaynaklı küresel ısınma sonucu iklim sisteminin değişmesiyle aşırı hava olaylarının birer örneği olduğunu söyledi. Yaşanan aşırı hava olaylarından etkilenmeyen çiftçi olmadığını da dile getiren Çalış, üretimdeki kayıplara karşı alınabilecek önlemlerle ilgili de şunları söyledi: “Yeni şartlara uygun tarım politikasının mutlaka devreye alınması gerekiyor. Üretimde fiyat politikasının belirlenmesinde dünya örneklemeleri dikkate alınırken iklim avantajları ve örnekleme aldığımız ülkelerdeki üreticinin ne oranda ve şartta desteklendiğine de göz atmamız gerekiyor. Türkiye’ye özgü sorunlara çözüm sağlayacak önlemlerin mutlaka alınması gerekir. Ayrıca, klasik, sadece felaket üzerine kurgulanmış sel, yangın, dolu, kuraklık sigortaları yerine verim kaybından kaynaklanan zararların, gelir kaybını karşılayacak sigortalarının devreye alınması gerekiyor.”

‘ÇIĞIR AÇAN BİR SÜRECE GEÇİLEBİLİR’

Tarımsal üretimde çözülemeyen diğer bir konunun ‘planlama’ olduğunun altını çizen Çalış, bir üretim-destek-pazarlama politikası olmaksızın kendi halinde üretim yapılmasına sitem etti. 14 Eylül 2023 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Tarımsal Üretim Planlaması Hakkında Yönetmelik ile kanunda ilk defa ‘üretim planlaması ya da planlı üretimin yasal zemini’ oluşturulduğunu ifade eden Çalış, kanunda yapılacak değişiklikle planlı üretim açısından çığır açacak bir sürece geçilebileceğine işaret etti.

PLAN DEĞİL, PLANLI UYGULAMA GEREKİYOR!

Üretim planlamasıyla ilgili su varlığının korunması ve milli su planı, havza bazında su yönetimi seçeneğinin ortaya koyulması gerektiğini aktaran Çalış, iklim değişikliği ve su konusunu dikkate almayan hiçbir tarımsal planlama ve üretim politikasının başarılı olamayacağını ifade etti. Orman politikası ve diğer alanlarda gözden geçirilerek yenilenmesi gereken politikalar olduğunu iddia eden Çalış, “Sulanabilir tarım alanlarının korunması ve arttırılması için ülkemizde ‘Milli Su Planı, Havza Bazında Su Yönetimi’ uygulaması yapılmalıdır. Bu kapsamda ülke havzaları arası su transferi Devlet Projesi olarak acil ele alınmalıdır.  Bunu başardığımızda Ülkemizin tarımı, ticareti ve sanayisi gelişecek, Türkiye’nin gayrisafi hasılasına olan katkısı artacaktır. Tarımda yüksek verim ve kalite odaklı üretime geçilmesi gerekmektedir. Bunun için tarımda; üretim, planlama ve ticaretinde bütüncül bir yaklaşımla ufuk açıcı politikalara ve uygulamalara her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır. Unutmayalım tüm plan, proje ve hedeflerde insan faktörünün ön planda tutulduğu kırsal kalkınma öne çıkarılmalıdır. Önemli olan plan program yapmak değil, yapılan plan programların uygulamaya alınmasıdır.” diye konuştu.