İnsan anasını babasını akrabasını seçemez ancak, dostlarını, yol arkadaşlarını seçebilir. Öyle değil mi? Bizden önce yaşamış başımızın tacı tecrübe yüklü akça kocalarımızın ifadesi ile “Biz biliriz ki, yollar herkesle yürünmez. Gökyüzü herkesle seyredilmez. Kırk yıl hatırı olan kahve de herkesle içilmez. İşin özü dostluk değer bilenlerin meziyetidir. Geçmişe dönük yaşanmışlıklarımız bize tecrübe yükledi. Bizim üzerimizden pirim yapıp makam mevki sahibi olanların. Varlık sebeplerini sonrasında bütünü inkâr etmeleri daha ötesinde inkâr ederek nankörlük yapmalarıyla kendilerini aldatırlar. Bu aldatma ile gerçek yüzlerini ortaya çıkarır. “Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Hâlbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varamazlar.” * (Bakara Suresi 9. Ayet) İnsanoğlu böylesi ortam içerisinde iyilik edene darılır ya da düşman olur. Kötülük edenin boynuna sarılır. Hani derler ya nanköre sormuşlar; Ne yaptı da dostuna darıldın? Nankör cevap vermiş; Her dediğimi yaptı, birini yapmadı. Demiş. Nankörlük çıkarcı kalplerin hastalığıdır. Bilge öfke anında, yiğit savaş meydanında, dost ihtiyaç anında belli olur. Babam rahmetli öyleleri vardır ki, öfkeleninceye kadar Müslüman, tükeninceye kadar doğru görünür. Derdi. Her ne olursa ihmal etmemeliyiz. Ki, ihmal ettiğiniz her şey ölür ister çiçek ister gönül. Rahmetli Hatun ziyarete gelen komşuya ben kurudum çiçeklerim de kurudu. Demişti. Anın kıymetini bilmek dünyada kendisine emanet edilmiş muayyen vakti sahibinin rızası ve izni doğrultusunda kullanabilmek ilahi tecellilere teslimiyet gösterilmektir.

N e kadar az yetenekleri varsa, gururları, kibirleri ve küstahlıkları bir o kadar çoktur. (şekil A’da göründüğü gibi)

Ancak, tüm bu aptallar kendilerine aptallar bulurlar. İşin özünde sahip olmak değil, layık olmak gerek. İnsan sahip olmak istediğine önce layık olmak gerekir.

Not defterime not almışım; İbni Ömer anlatıyor. Kıyamet günü, Allah öncekileri ve sonrakileri topladığı zaman her vefasız için bir bayrak dikilir bu falan filanoğlu vefasızlığıdır. Denilir.

Bu hadisi şerifi okuyunca dedim ki,

Yarabbi yarın kıyamet gününde beni ve yol arkadaşlarımı böylesi bayrak dikilenlerde eyleme! Diye dua ettim.

Cenabı Allah “Ben vefayı insanlar için ihsan buyurdum.

Buradaki inceliği kavramak gerekir. Cenabı Allah insanlara ihsan buyurmuş. İnsan olmayanlar, insanlık kumaşını güve yemişler her dokunulan yerden tel tel dökülenleri kapsamıyor.

Bizler yıllardır bila meccanen çalıştığımız, beraber olduğum yol arkadaşlarım, gönüldaşlarımı vefasızlıkla nankörlükle haşr etme!

Vefasızlardan, nankörlerden rahatsız olduk. Muhakkak dünya hayatı sınavındayız. İnşallah bu sınavdan yüz akı ile çıkanlardan oluruz.

**

Vefasızlık örneği gösterilerek İstanbul’da Polisi taşlayalım mı? Oylaması yapıldığına şahit olduğumuz ortam ve zaman içinde Türk Polis Teşkilatının 180. Yıldönümü kutluyoruz.

Yeniçeri ocağının kapatılarak 1845 yılında Türk Polis Teşkilatı kurulmuştur. Türk Polis Teşkilatı’nın 180. Kuruluş Yılı Kutlu Olsun. Vatandaşlarımızın huzur ve güvenliğini sağlamak adına, 180 yıldır büyük bir özveri ve fedakârlıkla görev yapan Türk Polis Teşkilatımız; demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin en temel ve en köklü kurumlarından biridir.

Kuruluşu 10 Nisan 1845 tarihine dayanan Emniyet Teşkilatımız, kamu düzeninin korunması, suçun önlenmesi ve halkımızın can ve mal güvenliğinin teminat altına alınması adına üstlendiği kutsal görevi, mesai mefhumu gözetmeksizin gece gündüz sürdürmektedir. Genel manada bütün polislerimize kolaylıklar diliyor ve Cenabı Allah yar yardımcıları olsun diyerek yazımı bitiriyorum.