Televizyon, toplumumuzda günlük yaşamın önemli bir parçası olarak görülüyor. Ancak, bazı program türleri zaman zaman eleştirilere maruz kalıyor. Özellikle "beyin yıkama" olarak adlandırılan televizyon dizileri ve yarışmaları aracılığıyla izleyicilere belli düşünce ve davranışların dayatıldığı görülüyor. İnsanların beyinlerini yıkayan bu tür içeriklerin sadece günümüzde değil eskiden de olduğunu kaydeden Konya Teknik Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Görsel, İşitsel Teknikler ve Medya Yapımcılığı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yağmur Küçükbezirci ise, “Kurbağayı kaynar suyun içine atarsak can havli ile suyun dışına çıkmaya çalışır ancak kurbağayı soğuk suyun içine koyar, yavaş yavaş suyu kaynatırsak; suyun kaynadığının ve kendisinin öldüğünün farkına bile varmaz” diyerek Türk toplumunun medya ile yıllardır ilmek ilmek yönetildiğine dikkat çekti.

'BİZİ YAVAŞ YAVAŞ KAYNATIP ÖLDÜRDÜLER'

Eş dost ziyarete giderken bile gün belirlemede etkili olan diziler hoş sohbetlerin, tartışmaların, dertleşmelerin kapısını her geçen gün maalesef kapatıyor. Geçmişimizden, ecdadımızdan kopartarak tek tip insan oluşturma çabasındaki birinin bitip beşinin başladığı diziler, milli ve manevi değerlerimizle asla örtüşmeyen sahnelere, senaryolara bizi maruz bırakıyor. Geçmişten günümüze ekranda yer alan görüntüler ile öyle sistematik bir proje uygulanıyor ki; toplum farkına bile varmadan davranış değişikliğine gidiyor. “Bu sosyolojik durumu kurbağa deneyine benzetebilirsiniz. Kurbağayı kaynar suyun içine atarsak can havli ile suyun dışına çıkmaya çalışır ancak kurbağayı soğuk suyun içine koyar, yavaş yavaş suyu kaynatırsak; suyun kaynadığının ve kendisinin öldüğünün farkına bile varmaz” diyen Doç. Dr. Yağmur Küçükbezirci, dizilerin hayatımıza girmesi ve sürekli olarak birbirinin benzeri davranışların yansıtılması sonucunda, milli ve manevi değerlerimize uygun olmayan davranışların bile toplum tarafından normal algılanır hale geldiğine yakındı.

'ÇARPIK İLİŞKİLER NORMALLEŞTİRİLDİ'

“Binbir Gece” isimli dizide, çocuğu hasta olan dul bir kadının tedavi masraflarını karşılayabilmesi için patronu ile bir gece aşk yaşaması gerektiğini anlatan Yağmur Küçükbezirci, dizinin yayınlandığı dönemde vatandaşa medya kanalı ile böyle bir durum söz konusu olsa ne yapacaklarına dair tartışmaların bile yaptırıldığını anımsattı. Küçükbezirci, “Yalnızca Türk aile yapısı ile değil dünyadaki hiçbir aile yapısı ile örtüşmeyen ensest ilişkilerin yaşandığı Aşk-ı Memnu dizisinde ise, yenge ve yeğen arasında çarpık ilişkiler yaşandı, neredeyse pornografik diyebileceğimiz görüntüler akranlara taşındı ve taşınmaya da devam ediyor. Seminerlerimizin birinde bu konu geçtiğinde gençlerimizden birisi, “Ne var ki bunda? O zaten öz yeğeni değil” diyerek, bu çarpık ilişkiyi çoktan normalleştirmişti. Bunların yanında dizilerde kadına olan şiddetin, her şiddetin, Batıda bile sağlık açısından ayakkabı ile eve girilmezken dizilerde bunlara karşı özendirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Bunların yanında ecdadı, geleneği, kültürü farklı bir şekilde tanıtan, sanki ecdadımızın ömrü saraylarda, haremde geçmiş gibi genç beyinlerimize işleyen dizilerin aksine birinci Süleyman Osmanlı İmparatorluğu’nun onuncu padişahı 89. İslam halifesidir. Batıda Muhteşem Süleyman, Doğuda ise adaletli yönetiminden dolayı Kanuni Sultan Süleyman olarak bilinir. Toplamda 13 sefere çıkan Sultan Süleyman’ın padişahlığının yaklaşık 8 buçuk yılını seferlerde geçirdiği söylenir. Böyle mübarek bir insanı, devlet büyüğümüzü kadınların arasından çıkmayan birisi olarak tanıtmak birilerinin işine geliyor” diye konuştu.

'EĞLENCE PROGRAMLARININ ARKASINDAKİ TEHLİKE!'

Eğlencelik adı altında servis edilen ya da halk tarafından eğlenerek vakit geçirmek amacı ile izlenen yarışma programlarında, toplumun kültürden koparılmaya çalışıldığını aktaran Küçükbezirci, hiçbir dinin ve kültürün kabul edemeyeceği çok sıkıntılı görüntüleri, diyalogları barındıran, ailelerin birlikte yarıştığı programların aile ilişkilerine zarar verdiğini anlattı. Küçükbezirci şunları dile getirdi: “Örneğin; sırtında bir lastik ile duvara bağlı olan bir koca masaya ulaşıp kendisine verilen görevi yerine getirdiği zaman puan kazanacak. Bu arada masanın yanında bekleyen karısı yarışmacı kocasını motive etmek için, “beni başkasıyla düşün” demişti. Bu ve benzeri sahneleri izleyen çocuklarımızın zihninde evlilik kurumu nasıl canlanabilir? Ekranlara yansıyan bir evlendirme programında ise telefon ile yurt dışından programa katılan bir erkek salonda bulunan kişilere mesleğini, aylık gelirini, mal varlığını söyledikten sonra salonda bulunan başka bir erkeğe evlilik teklifinde bulunmuştu. Salonda bulunanlar şaşkınlıklarını ifade etseler de telefon ile arayan kişi bu tür evliliklerin yurt dışında gayet normal olduğunu söyleyerek, birilerinin istediği yozlaştırma mesajını çoktan vermişti. Dolayısıyla dünya kuruldu kurulalı gücü elinde bulunduranlar, diğerlerini kendi egemenliği altına almak, belirledikleri kurallar çerçevesinde dünyayı yönetmek ister. O yüzden medya yoluyla verilen kötü mesajları tespit etmeli, sonrasında gençlerimizi bu tehlikelerden korumalıyız.”

AGD’de YAZ-ET heyecanı AGD’de YAZ-ET heyecanı

Muhabir: TUBA KAYA