Teoman Duralı'nın (Allah rahmet etsin), İngiliz Yahudi medeniyeti' diye tanımladığı emperyalist siyonizm, son dönemlerinde, Jön Türkler, İttihat ve Terakki gibi örgütlenmeler aracılığı ile Osmanlı'nın başına da bela olmuştu. Birinci dünya savaşı ve İstiklal Harbi'nden de önce, Sultan Abdülhamid'in cesaret edemediği, köhneleşmiş medrese eğitimine el atmışlardı. 1914 de yürürlüğe giren Islah-ı Medâris Nizamnâmesi, Medreselerin, pozitif ilimleri de içine alacak şekilde müfredatının modernize edilmesini öngörüyordu. Müderrisler bazıları tedirgin olsa da çoğu reforma pek bir hevesliydiler.

(Konya Paşa Dairesi Islah-ı Medârisi'nin tarihini Abdullah Fevzi Efendi'nin hatıratından okumalısınız. Abdullah Fevzi Efendi, müderris olması dolayısıyla harpden muaf olmasına rağmen, İttihatçıları merakından Çanakkale Cephesin'e gider... Emeğine sağlık Ali Osman Koçkuzu Hoca derleyip yorumlamış.)

İttihatçılar, Osmanlı'nın o kadar kolay parçalanıp yıkılabileceğine ihtimal vermemiş olmalılar ki, senelerce üzerinde çalışılmış Islah Medreseleri'nin ömrü uzun olmamış, Proje 1922 de Medaris-i İlmiye' ye dönüştürüldükten sonra bir buçuk yıl uygulanabilmiştir. Çünkü 3 Mart 1924 de kabul edilen Tevhidi Tedrisat Kanunu'yla, Medreselerde eğitim fiilen sona ermişti. Latin harflerinin kabulüyle de eğitim tamamen  köklerinden sökülmüştü. 'On yılda onbeş milyon genç yarattık her yaşta' marşları söylenirken, Kuran okumak, öğrenmek yasaktı, halk yeni okullara bir türlü ısınamamıştı. O on milyon kimdi?

 Bütün dünyada özellikle Rockofeller Vakfı'nın çabalarıyla eğitim, küresel hegomonya aracına dönüştürülüyordu. Senatör William Fulbright, 'geçmişin güce dayalı yöntemleri' yerine, bursluluk sistemiyle; ' medeni, akılcı, kültürel değişiklik programları ' öneriyordu. Türkiye'de Fulbright Anlaşması adıyla 1949 da Amerika'nın eğitim danışmanlığı kabul edildi. Artık Birleşik Devletler eğitime direk  müdahildi. Belli bir kesim Maarif Bakanlığı'nın okullarına, Fulbright burslarıyla Amerikay' a gönderse de (farklı isimler altında sistem devam ediyor) , millet çocuklarını yasak ve kovuşturmaya tâbi Kur'an mekteplerine ve camilere göndermeye devam ediyordu. Eğitilemeyen toplum dönüştürülemezdi. Türk milletinin bir türlü aidiyet kuramadığı parti hükümeti değişmeliydi o halde. Kendisini temsil ettiğine inanacağı, Amerika'daki 'Cumhuriyetçiler ve Demokratlar' gibi Hegel Diyalektiğinin çift kutupluluğunu sağlayacak, Demokrat Parti kurulmalıydı. Böylece Cumhuriyet ve Demokrasi kavramları da mukayeseli kabul ile yerleştirilmiş olurdu. Atatürk, Cumhuriyet'in erken dönemlerinde Serbest Fırka'yı kurdurarak diyaletiktiği işletmek istemişti ama millet ilgi göstermemişti.  Savaşın nekahet döneminde kendi derdiyle meşguldü. Ama bu sefer farklıydı. Savaştan sonra çeyrek asır geçmişti ve şimdi, maneviyatı örseleniyordu. Artık sabrı kalmamıştı milletin. Bunca basınç, patlamadan kanalize edilmeliydi.

Gerçekten de bu sağ oluşum işe yaramıştı. Ezan, Tanrı uludur diye değil, Allahu Ekber diye okunuyordu mesela ve Millet çok memnundu durumdan. İmam hatip okullarının açılmasının sevinci, baskıların kalkması, rahatlatmıştı. Marshall yardımlarını ve sonuçlarını, Nato'ya neden girdiğimizi tartışacak değildi millet. Öyleyse muhafazakar siyaset ivmesi, artarak devam etmeliydi. En kısa zamanda zorunlu eğitime geçişin alt yapısı oluşturulmalıydı.

Dünyada zorunlu eğitim, ilk defa Prusya'da (bugün ki Almanya) II. Frederik döneminde 1763 yılından başlayarak uygulanmıştır. Sanayi devriminin işçi açığını problem çıkarmayan, yumuşak başlı, eğitilmiş işçilerle karşılamak üzere, fabrika düzenine alıştıran kurallarla, 5-13 yaş grubundaki çocuklar okullara alınmıştır. Bizde de yenilikçi padişah 2.Mahmut'un 1824 tarihli Talim-i sıbyan fermanı, zorunlu eğitimi aynı yaşlar arasında başlatmıştı. Ancak Medreselerin kapatılmasıyla, sıbyan mektepleri de kapatılınca, 1961'de Laik çağdaş eğitim tekrar  zorunlu hale getirilene kadar uzun bir ara okulsuz çocukların dönemiydi. Çocuk psikolojisi, gelişimi açısından bu  dönemin iyi incelenmesi gerek. (1939 doğumlu 5 yıl ilkokul okumuş babam ile 1945 doğumlu okula gitmemiş annemi, bu döneme tekabül etmeleri hasebiyle incelemem keyifli olacak.)

Devam edelim inşaallah.

Selam ile...