8 yıldır bir aradalar ve asla bir menfaat peşinde değiller. Güzel şeyler yaptıklarını düşünüyorlar. Şiirle edebiyatla iştigal ediyorlar. Topluma zerre zararları yok.

Kimsenin kuyusunu kazma peşinde değiller. 7/24 onun bunun yaptıklarını eleştirmekle de geçirmiyorlar vakitlerini... Ne insanların ne de kurumların boyunlarına yük değiller. Makam, mevki ve şöhret peşinde de koşmuyorlar.

Ne devlet kurumlarından ne de özel kurumlardan dilencilik yaparak yürütmüyorlar faaliyetlerini. Maddi ve manevi olarak ‘kendi yağlarıyla kavruluyorlar.’ Dedim ya toplumu bıktıracak eylem ve söylemlerin peşinde değiller. Siyasi menfaat ve söylemlerle hiç işleri olmuyor ama yaşadıkları ilin ve ülkenin dertleri ve sevinçleri onların da dertleri ve sevinçleri oluyor.

Zaman zaman yurdumuzun çok güzel bölgelerine geziler de düzenliyorlar. Bunları doğaldır ki hep kendi ceplerinden karşılıyorlar.

Çok iyi gözlem yapan, yürekleri tertemiz, kimseyi kıskanmayan, kimsenin paçasından çekmeyen insanlar bunlar. Aslı astarı olmayan konularla toplumun bilgi dağarcığını kirleten hiç bir işle iştigal etmiyorlar.

Emekli olanlar emeklilik dönemlerini, halen çalışmakta olanlar boş zamanlarını sevdikleri alanlarla değerlendirmek derdindeler.

Yüzlerce insanı sosyal faaliyet alanlarına çekerek, devletin sosyal konulardaki görev ve sorumluluklarını STK'lar yoluyla kolaylaştırıyor ve bu alandaki devlet görevlerine katkı sunuyorlar. Devletin bu alanda biriken stresini azaltıyorlar. Profesyonel değiller. Amatör ruhla yapıyorlar faaliyetlerini. Onların her biri, görünmeyen sanat erbabı kişiler...

Şiir yazıyorlar, şiir okuyorlar, hikâye ve roman gibi kitaplar yazıyorlar. Hatırlarını yazıyorlar. Bir kitapların basım maliyeti ne ise doğal olarak kuruşuna kadar kendi kısıtlı bütçelerinden karşılıyorlar. Hiç bir kurumu hiç bir görevliyi rahatsız etmiyorlar bu konularda... Üye aidatı bile bile almıyorlar. Bu konuda bir bütçeleri dahi yok. Üye aidatı talebi olsa zaten kısıtlı sayıda devamlılığı olanlar da belki bu işlerden vazgeçip ölümlerini bekleyecekler kendilerine ayrılan köşelerinde.

30 yıldır kültür sanat hizmetinden başka hiç bir amaçları olmayan grup ve dernekler de var.

Onların da bir kuruş özel menfaatleri yok. Onlar da toplum menfaatleri peşindeler.

Ne var ki topluma faydasının olduğunu düşündükleri bu kadar faaliyeti yürütmek için dört duvar arası denilecek kadar bile bir mekânları yok.

Kültür ve Turizm Bakanlığı ve devletin bu konu ile ilgili diğer teşkilatları, aslında kendi görevleri olan konuları, STK eliyle yapma gayreti içinde olan bu topluluklara bu dört duvar arası mekânlar konusunda yardımcı olmalılar. Ellerinde olanı da ‘parayla kiralama’ kararı almamalılar.

Açıkçası "siz kimsiniz ki bu işlerin peşindesiniz, yapmayın böyle şeyleri" mi demek istiyorlar? Ben böyle anlıyorum. İnsanları bıktırmaya çalışıyorlar. İnsanlarla inatlaşıyorlar. İnsanları üzüyorlar.

Hâlbuki devlet, insanlarla inatlaşır mı? Devlet, iyi işlerle iştigal eden vatandaşlarını maddi ve manevi olarak cezalandırır mı yoksa bunları teşvik mi eder?

Devleti temsil eden birimleri yönetenler insanlara tepeden bakarlar mı? Kibir yaparlar mı?

Milletin makamında kibir ne demek oluyor?

Bu cümleleri okurken bile bıyık altından gülüp kibir yapanlar, “hadi canım sana mı kaldı yazmak, okumak, faaliyet etmek?” diye düşünenler var biliyorum. Sen yıllardır bu işlerin için desin de kaç gramlık faydan dokundu bu alanlardaki sorunlara? Bırak bizim de dokunmasın. “Gül geç.”

Bu nasıl bir anlayıştır? Bu nasıl bir "kültür sanat" kültürüdür?

Gurur yapan, kibir yapan insanlara "Gururlanma padişahım, senden büyük Allah var." demek istiyorum sadece. Başka da bir şey demiyorum. Diyecek olsam çok şey derim hem üzerim hem de üzülürüm.

Boş verdim.

Hadi eyvallah.