Su değirmenleri diyarı; May

Kayasu Tarihimiz için geçmişle ilgili sanayi tarım ve ticaret konusunda makus talihine küsmüş, kendi haline bırakılmış bu belde için söylenecek fazla bir şey yok, maalesef.

1-74

FOTO ALTI: Usta Mehmet Çıbık tarafından Adalet Parkı’na yapılan su değirmeni maketi.

Onların sermayesi toprağa doğranmış kan, can ve alın teri. Onların sermayesi sadece bir emek, onların sermayesi bu emeğin sonunda dörde bölünmüş bir kuru soğan, kuru pilav, haşlanmış bir top patatesten başka bir şey değildir.

2-69

FOTO ALTI: Değirmen taşı.

Şu var ki:

Gene de şükürler olsun.

O asil insanlar, ömürlerinde hiç kıtlık ve yoksulluk görmediler.

Kanaatten ayrılmadılar.

Özellikle tarım alanında çok çalıştılar. Devletimizin yaptırdığı gölcük ve gölet onların tarım hayatımda çok şey değiştirdi. Ekili ve dikili alanlarını artırdılar. Önceleri büyük şehre bir göç varken sonra bu tersine döndü.

3-63

FOTO ALTI: Güz mevsimi pekmezler kaynıyor.

Yazılar, bağaltı, harımlar ve köy önlerinin sulanmasında kullanılan yukarı gölcük 1959 yılında dönemin muhtarı (Mehmet Onbaşı lakaplı) Mehmet YILDIRIM zamanında, köy altında kalan diğer arazilerin sulanmasında kullanılan Kayasu Göleti ise 1980 yıllarda dönemin muhtarı Mehmet KUYUCU zamanında yapılmıştır. Gölete ait istatistikler, Göletin Mahiyeti; Sulama amaçlı (170 ha), Homojen Kil Dolgulu, 1 Adet Sedde ve Dolusavak, 22 metre yüksekliğinde, Dolu savak uzunluğu 262 Metre, 8.130 Metre Sulama kanalı ve 840.000 m³ su hacmindedir.  Zirai aletlerin yaygınlaşması, sulu tarım imkanlarıyla birleşmesi köyde tarım ve bağlı olarak ekonomide bir canlılık oluşturdu. Her şeyden önce köyümüz Değirmencilik alanında ün yapmış bir beldeydi. Modern Değirmenciliğe geçmeden önce tahminen Çumra ve köyleri, Akören ve köyleri ile diğer civar köyler bir temel besin olan buğdaylarını burada öğütürler. Bu işten hak adı altında bir kazanç elde ederlerdi. Kıtlık zamanı dedikleri tahminen 1945-1950’li yıllarda köyümüzün bolluk ve refah içinde yaşadığı anlaşılıyor. Hatta zorunlu göçe tabi tutulan Ermeni vatandaşların bile köyümüze çalışmak için geldiği bilinmektedir. Atalarımız çevre köylerden elinde tenekesi ile köyümüze yardım istemeye gelen ihtiyaç sahibi insanlardan çok bahsederdi. Değirmenlerin bu köy ekonomisine katkılarının yanında söylemeden geçemeyeceğimiz sosyal bir yönü vardır. Şöyle ki: Değirmeni birlikte yapan hak sahipleri sırayla değirmende ürettikleri Unlardan hak alırlar (oranı bilinmiyor). Hak sahipleri bu haklarını evlendirdikleri oğulları için gelin hanıma Mehir yerine ömür boyu değirmen hakkı olarak tanırlardı. Bu hak anneden oğula geçer, bu da kadın için bir sosyal güvence oluşturuyordu.

4-59

FOTO ALTI: Değirmenci Kör Memet lakaplı Rahmetli Mehmet Çıbık.

Bu değirmenlerde ayrıca Susam öğütülür ondan tahin yapılırdı. Tahin çok besleyici bir ürün omega 1-2-3 gibi temel vitaminlerle beraber doygunluk hissi veren temel bir besin maddesiydi. Bu da köyün gıda stratejisinin bir parçası olması dolayısıyla köyü popüler hale getiriyordu.  Değirmen, insanların toprağa ve ziraata bağlı yaşamlarının bir sembolüydü eski çağlardan bu yana... İki taşın sıkıştırmasıyla, ezilerek elde edilen un, öncellikle temel besin maddesi ekmeğin ve yemeklerin yapımında en önemli madde olmuştu. Hasattan sonra buğdaylar değirmenlerde un haline getirilirdi.

5-49

FOTO ALTI: Hafız Hasan Ali Ergün ve Eşi Sultan Hanım Pekmezphazırlığında.

FOTO ALTI 5: Hafız Hasan Ali Ergün ve Eşi Sultan Hanım Pekmezphazırlığında.

Anadolu’da kara değirmen deniliyor. Henüz teknolojik makinaların olmadığı dönemde tamamen su gücüyle çalışan ve insanların mısır, buğday ve arpayı un haline susam bitkisinin de tahin haline getirmesini sağlayan zamanın makinaları. Çalışma prensipleri çok basit; bir taş ve o taşa bağlı bir mil, milin diğer ucuna bağlı bir çark ve çarkın içinde dizili kanatçıklar. Gerisi tamamen suyun işi. Suyun kanatçıklara vurmasıyla çalışmaya başlıyorlar. Değirmenler Anadolu’da 20’inci yüzyılın son çeyreğine kadar işlevselliklerini sürdürmüş fakat zamanla teknolojinin gelişimi ve çok eski olmaları nedeniyle birçoğu da işlevselliğini kaybetmiş. Değirmenler köylerin olmazsa olmazları, hatta tarihte bazı dönemlerde bir yerleşim yerinin köy olabilmesi için başlıca şartlardan biriydi. Un üretiminde yeni teknolojiler kullanılmaya başlanması, değişen zirai tercihler, su kaynaklarının azalması ve beslenme alışkanlıkları değirmenlerin terk edilmesine sebep oldu. Halı, kilim, Seccade ve tepme şalvar dokumacılığı yakın zamana kadar süre gelmiştir. Oyulmuş ardıç ağacı ve üzerine geçirilen uzunca bir ardıç okuyla, kaynamış suların döküldüğü şalvar tepme geleneği vardı. Erkek pantolonu yanında heybe, torba, yastık yüzü ve halı altı çul dokumacılığı yaygındı. Halı dokumacılığı geliştirilerek, sille tipi halılar ve kilimler genç kızlar tarafından dokunarak civar köylerin ihtiyaçları giderilirdi.

6-55

FOTO ALTI: Merkep torunlarında nakil aracı.

Köyümüzde Marangozluk sanatında hüküm sürmüştür. Şöyle ki; kendi ihtiyaçlarımız yanında, çevre köylerinde ihtiyaçları olan kapı, pencere, araba salı ile harman zamanında kullanılan ağaçtan yapma beldenat, atkı, dirgen vb. malzemeler ile kar kürüme kürek ve tavruları özellikle Şahinler sülalesince yapıla gelmiştir.

7-49

FOTO ALTI: May’da Kalaycılık.

Demircilikte de ileri seviyede ün yapmış olan köyümüzde zamanla beş adet demirci esnafının olduğu bilinmektedir. Bunların köyümüz ekonomisine büyük katlı sağlayarak, civar köylere ve Konya’daki esnaflar için; orak, kazma, balta, keser, nacak, nal, at bulluğu bıçağı vb. yapımları yanında at arabası tekerleklerine de şekil verirlerdi.    

8-47FOTO ALTI: Akören’in en sulak bölgesi Kayasu (May)  

KÖYDE BAĞCILIK 

Bağcılık köyde gıda stratejisi için önemli bir geçim kaynağıydı. Şeker, bilinen önemli bir besin maddesi, vücudun enerji ihtiyacını direk karşılıyor. Sürekli ağır işlerde çalışan köylü bu enerji ihtiyacını üzüm pekmezinden bazen de ek olarak pancar pekmezinden karşılıyordu. Köylünün bu temel gereksinimleri karşılamak için mutlaka bir bağa sahip olması gerekiyordu. Olmazsa olmazlardandı. Bağını diker budar, çapalar gözü gibi bakar, bir de üzümlerini kurttan kuştan ve yağmacılardan korurdu. Üzümünün (pekmez yapmadan önce) bir salkımını bile kolay kolay tüketmezdi. Bağını gece gündüz beklerdi. Bağ bozumu her yıl Eylül aynın 15-20 si gibi Muhtarlıkça ilan edilir, topluca birlik-beraberlik içerisinde bozulurdu. Konya da yaşayan köylülerimizin de katılımı ile bağ bozumu şenlik havasında geçerdi. Yaklaşık 10-15 gün süren bağ bozumunda keçiler-koyunlar kesilir etleri bağlarda tüketilirdi. Daha sonra bir hafta sürecek olan üzüm çiğneme faslına geçilirdi. Pekmezlerin kazanlarda yapımına başlanmasıyla, köyün içi türüm türüm pekmez kokardı. Kazanların altındaki meşe közleri de boşa harcanmayıp patates, soğan ve mısır pişirilir, çaylar demlenirdi. Pekmez yapacak yaptığı pekmezi azığına katacak, kışın soğuk günlerde enerjisini kazanmak için kullanacaktı. Tarihte bu stratejinin örnekleri çok, Yavuz Sultan Selim Han Mısır’ı fethetmek için yola çıkmadan önce orduya pekmez ve incir tedariki yapmasını söylemiş, bu tedariki yaptıktan sonra yola çıkarmış. Demek ki zaferde pekmez ve incirin payının da olduğu kanıtlanmıştır.

9-39

FOTO ALTI: Maylılar bağ bozumunda.

KÖYÜN STRATEJİK DURUMU  

Köyümüz hem tarih açısından hem de bugün için tamamen stratejik bir konuma sahiptir. Her şeyden önce Konya ovasının bitip dağlık bozkır ekleminin başladığı yerdedir. Konya Ovası’ndan sırasıyla Hatip Hatunsaray Eksile (Çataören) ve Akören’den başlayan düz ova ve üstelik bu verimli topraklar bize gelince yüksek dağlık engebeli bir araziye dönüşür. Köyümüz bir yandan Akkise ve Avdan ile sınırdır, Bozkır’a bağlanır. Bir yandan karaviran ile sınırdır, Seydişehir‘e bağlanır. Diğer bir yandan merkez köy Yeşil Tekke ile sınırdır, Konya ilimize bağlanır. Bu durum önemli bir geçiş noktası olması hasebiyle eski kervan yollarının güzergahıydı.

10-40

FOTO ALTI: Mehmet Çıbık’ın Araboğlu Su Değirmeni.

Çocukluğumdan hatırlarım, Tuz yüklü deve kervanları bugünkü kumlu yol odamızda konaklarlar, oradan yollarına ya Ahırlı istikametinde devam eder Antalya’ya giderler ya da Seydişehir istikametinden Isparta‘ya giderlerdi. Ayrıca hiç kurumayan dereleri Tekkeköy’ünden beslenen ırmakları ve de son zamanlarda yapılmış göletimiz kendiliğinden fışkıran pınarlarımız köyümüze hem bereket yağdırıyor hem de artan sularımız Alibeyhöyüğü’ndeki May Barajı’nı doldurmaktadır. Akl-ı selim insanların yaşadığı evliyalar âlimler otağı bu beldenin insanları hiç kıtlık görmedi. Onların yüzü suyu hürmetine. Kayda değer sel, yangın, toprak kayması, deprem gibi tabi afetlere maruz kalmadı. Dolayısıyla bu beldenin kıymetini bilmek, takdir etmek, korumak, kollamak bizlere ve bizlerden sonraki torunlarımıza, çocuklarımıza, gelecek nesillerimize düşüyor. Kayasu’nun bugünkü kurulduğu yerin 3. yerleşim bölgesi olduğu sanılmaktadır. Bu yerleşim yerlerinden birincisi Aşağı May mevkii, ikincisi Körpe Seyyid mevkii ve üçüncü olarak ise bugünkü kurulduğu alandır. 1950’li yılların sonuna kadar Tuz Gölü’nün tuzu, deve kervanlarıyla bu güzergah üzerinden Akseki-Alanya-Antalya’ya ulaştırılmaktaydı. Bu yol üzerinde han kalıntıları halen mevcuttur.

11-39

FOTO ALTI: Osman Dadak merkep arabasıyla işbaşında.

Konya'nın Seydişehir ilçesini kuran büyük veli Seyyid Harun-i Hazretleri 1300’lü yıllarda Horasan’dan Konya’ya, oradan da Seydişehir Küpedağı eteklerine giderken bu yolu takip etmiştir. Bugünde Körpe Seyit diye anılan mevkiye gelince Körpe kardeşleri vefat eder. Körpe Seyyid’i buraya defnederler ve burada birkaç gün kalırlar.  Zamanla burada yaşayanlarla kaynaşarak halka sütten yoğurt ve peynir yapmayı öğretirler. (Abdulkerim 6 Şeyh Masa’nın 1555 yılında kaleme aldığı Malakat-i Seyyid Harun adlı eserde yer almaktadır. Ayrılmadan buradaki halka burası MAYA olsun dediği rivayet edilir.)

12-41

FOTO ALTI: Ahmet Oruc’un Uzunoluk Değirmeni.

KAYASU’DA DEĞİRMENCİLİK VE GIDA STRATEJİK

May soğanı,

May patatesi,

May elması – Söğüt Elması- Şehir Elması

Çizgili kıvrımlı içi Kumlu domatesi

Kendine has bir kokusu olan salatalığı

May kirazı

Söğüt elması

Bunlar bizim ata tohumu ile ürettiğimiz Konya, Çumra ve Akören pazarlarında aranan ürünlerdi.

Hele bir soğanımız vardı ki, ertesi yıla kadar yeşermeden nar gibi kızarır öylece dayanırdı.

Bunların tescillenmesini yeni nesilden istiyoruz.

Bugün en yüksek savaş sanatı, düşmanın ülkendeki değerli olan şeyleri içten içe ele geçirip yıkmaktır. Bugün İsrail ve yabancı kaynaklı tohum çeşitleri maalesef kısırdır. Ektiğiniz mahsulden tohum alamazsınız, tadı kendi damak tadınıza uyumaz, GDO’ludur her türlü kanserojen hastalıklara adaysınız demektir.

13-33

FOTO ALTI: Değirmen deposu.

 Düne gelinceye kadar domates ve diğer mahsullerimize dadanan zararlarla maalesef baş edemiyoruz. Üstelik bu zararları da bize ihraç ediyorlar İlacı da kendilerinden ama faydası yok maalesef. Değirmen, insanların toprağa ve ziraata bağlı yaşamlarının bir sembolüydü eski çağlardan bu yana... İki taşın sıkıştırmasıyla, ezilerek elde edilen un, öncellikle temel besin maddesi ekmeğin ve yemeklerin yapımında en önemli madde olmuştu. Hasattan sonra buğdaylar değirmenlerde un haline getirilirdi. Anadolu’da kara değirmen olarak bilinir. Henüz teknolojik makinaların olmadığı dönemde tamamen su gücüyle çalışan ve insanların mısır, buğday ve arpayı un haline susam bitkisinin de tahin haline getirilmesini sağlayan zamanın makinaları. Çalışma prensipleri çok basit; bir taş ve o taşa bağlı bir mil, milin diğer ucuna bağlı bir çark ve çarkın içinde dizili kanatçıklar. Gerisi tamamen suyun işi. Suyun kanatçıklara vurmasıyla çalışmaya başlıyorlar. Değirmenler Anadolu’da 20’inci yüzyılın son çeyreğine kadar işlevselliklerini sürdürmüş fakat zamanla teknolojinin gelişimi ve çok eski olmaları nedeniyle birçoğu da işlevselliğini kaybetmiştir. Değirmenler köylerin olmazsa olmazları, hatta tarihte bazı dönemlerde bir yerleşim yerinin köy olabilmesi için başlıca şartlardan biriydi. Un üretiminde yeni teknolojiler kullanılmaya başlanması, değişen zirai tercihler, su kaynaklarının azalması ve beslenme alışkanlıkları değirmenlerin terk edilmesine sebep olmuştur.

 Çumra’da, Alibeyhüyüğü’nde, Bozkır’da, Akisse’de, Avdan’da, Karaviranda, kısacası burada yaşayan halkın çoğalması ile tarım alanları yeterli gelmemeye başlıyor. Bir kısmı Körpe Seyyid’in başucundan akan su üzerine su değirmeni kurarlar. Bu değirmenler 60 km yarı çapında bir alanda yaşayanlara hizmet vermiştir. Halk bakıyorlar ki, değirmenlerin getirisi kazancı bol, bu dere üzerinde arazinin eğim durumuna göre 1 km, 500 metre, 200 metre ve hatta 100 metre aralıklarla her sülale tarafından bir değirmen kuruluyor. Çevre halkının un ve tahinleri öğütülür olmuştur. Değirmenler öyle kar getiriyor olmuş ki, değirmen sahipleri bir aylık günlerini kendi aralarında bölüşüyorlar. Hatta evlenen gelin adaylarına su değirmenindeki günün bir veya iki günlük kazancını senin çeyizin olsun denerek verdikleri olmuştur.

14-35

FOTO ALTI: May’ın siyah üzümü.

 May halkı bir taraftan değirmenlerle uğraş verirken, bir taraftan da sulu tarımdan bol kazançlar elde etikleri için burası, “Küçük Mısır” olarak adlandırılmıştır. Ateş değirmenlerinin icadı, yer altı sularının çıkarılması değirmenlerin ve bu bölgenin cazibesini yitirmesine neden olmuştur. 1960 yıllarına kadar devam eden kervan yolu da özellikle motorlu araçların çoğalması ile de yön değiştirmeye başlıyor. Ateş değirmenlerinin icadı, kervan yolunun değişmesi yer altı sularının çıkması, sebze ve meyve yetiştiriciliğin önemini kaybetmesinin neticesinde geçim sıkıntısı yaşamaya başlayan köy halkı şehirlere göç etmeye zorlamıştır.

Kara değirmenler Kayasu’da 2000 yılına kadar hizmet vermiştir. En son ki değirmenler kannı çayı mevkiinde bulunan Gazinin Ahmet lakaplı Ahmet ORUÇ ile değirmen arası mevkiinde halen atıl vaziyette bulunan Mehmet ÇİBİK’e ait değirmenler kalmıştır. Mehmet ÇİBİK’e ait değirmenin un ve tahin çarkları ile taşları Karatay Belediyesi tarafından 2007 yılında satın alınıp Konya’daki Adalet parkına işçiliği bizzat Mehmet ÇİBİK tarafından monte edilip, sergilenmektedir.

Kayasu’da (MAY) faaliyet gösteren değirmenlerin listesi.

1-Ali Değirmeni

2-Arapoğlu Değirmeni

3-Dalamaz Değirmeni

4-Dere İçi Değirmeni

Vatandaşların sıcakla imtihanı sürüyor Vatandaşların sıcakla imtihanı sürüyor

5-İnat Değirmeni

6-Kadı Değirmeni

7-Kanlı Değirmeni

8-Kel Değirmeni

9-Körpe Seyit Değirmeni

10-Kürt Emin Değirmeni (Ulu dere üzerinde kış ve bahar yağmuru suları ile çalışan)

11-Recep Değirmeni

12-Tuzlular Değirmeni

13-Uzun Değirmeni

14-Yeni Değirmen

Kayasu Tarihi için ilk adımı atan heyetimiz ve çalışmalarımıza bilgi ve belge ile destek olan hemşerilerimiz;

1-Ali Tosun (Emekli Öğretmen ve Kayasu Belediye Başkanlarından)

2-Ali Dişbudak (Yusuf Oğlu-Tarım Kredi Koop. Emekli)

3-Hüseyin Dişbudak (Emekli Öğretmen)

4-İbrahim Can (Emekli Öğretmen)

5-Süleyman Ergün (Kayasu Dernek Başkanı- Mali Müşavir)

6-Adil Ali Dişbudak (Meram Belediyesi-Memur)

7-Muammer Doğaner (Emekli Öğretmen)

8-Mustafa Ergün (Kayasu Dernek Saymanı ve Mali Müşavir)

9-Ömer Ali Mehmetoğlu (Emekli Başkomser)

10-Nasuh Ergün (Emekli Astsubay)

11-Funda Hediye Dadak (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Öğrencisi Hidayet Dadak’ın torunu, Aydın DADAK’ın kızı)

12-Eyüp Satı (Kayasu Market-Esnaf)

13-Hasan Uzun (Kayasu’nun Koordinatörü)

14-Ercan Ergün (Sigortacı)

Kaynak: MUZAFFER TULUKCU