Mu’cizeleri inkâr eden fasık ve batıl fikirli adamlar tarihin her döneminde olagelmiştir. Peygamber Efendimiz (asm)'in mucizelerini inkâr edenler, ekseriya aklı ön plana çıkaran ve Yunan Felsefesi ile aklı sersemleşmiş olan Mu’tezile mezhebi ve onun bu zamandaki taklitçileri olan bazı hocalardır. Bunun dışında ümmetin ana omurgasını teşkil eden Ehl-i sünnetten mu’cizeleri inkâr eden bir âlim ya da müfessir yoktur. Ehl-i sünnetin bütün hadis, fıkıh ve kelam âlimleri Peygamber Efendimiz (asm)'in bine yakın mucizelerini ittifak ile kabul edip eserlerinde yer vermişlerken, birkaç tane bid’at ve dalâlet ehli adamların inkârları bir şey ifade etmez ve bu ittifaka zarar vermez.

Aslında bu âlemde mu’cize olmayan bir şey yoktur. Kuru ağacın meyve vermesi, nutfeden insanın, bir çekirdekten koca bir ağacın, yumurtalardan civcivlerin yaratılması mucize değil mi? Kafatasında saçın bitmesi, mevsimlerin değişmesi, gece gündüzün gidip gelmesi, birbirine değmeden yağmur ve kar tanelerinin yağdırılması mucize değil mi? Fakat bunların ekserisi bir sebeple yaratıldığı için bize normal bir şey gibi geliyor. Ülfetimizden dolayı o gözle bakamıyoruz.

Şu uçsuz bucaksız kâinatı yoktan yaratan, çok ince bir nizam ile devam ettiren sonsuz kudret sahibi Yüce Allah, peygamber olarak gönderdiği o mümtaz ve müstesna kullarının kendi katındaki izzetlerini diğer insanlara göstermek için ellerine birçok mucize vermiştir.

Hz. Âdem’in ana ve babasız dünyaya gelmesi, Hz. Musa’nın, Firavun’un sarayında büyümesi, denizin yarılması, Hz. İsa’nın babasız yaratılması ve bebek iken konuşması, Hz. Salih’in kayadan deve çıkarması, ateşin Hz. İbrahim’i yakmaması, bıçağın Hz. İsmail’i kesmemesi ve semadan koçun indirilmesi, Hz. Yunus’un balığın karnından çıkarılması, Hz. Davud’un demiri eritmesi, Resul-i Ekrem Efendimizin parmağının işaretiyle ayın ikiye yarılması gibi binlerce mu’cize Kur’an-ı Kerimde anlatılmaktadır. Buna rağmen, bazı kimselerin mu’cizeyi kabul etmemelerini anlamak mümkün değil. Acaba bu kimselerin gayeleri -hâşâ- Allah’ın sonsuz kudretine itimat etmemek mi? Yoksa o seçkin peygamberlerin değerini düşürmek mi?