Büyük bir destanın yazıldığı Çanakkale zaferinin 110. yıldönümünü kutluyoruz. Hakikaten bir destan yazıldı Çanakkale’de… Bir iman gürledi coştu, bir inanç patlaması yaşandı Çanakkale’de… Kuru kuruya kazanılan bir zafer değildi bu… Bitti denilen bir ruhun yeniden coşması, yeniden ayağa kalkması,  yeniden dirilişiydi.  Kurtuluşun müjdesi, bitmek üzere olan ümitlerin yeniden yeşermesiydi Çanakkale destanı…

Çanakkale ruhunu ve Çanakkale şuurunu yaşatmamız lâzım. Yeni nesillerimizi bu iman ve bu inanç şuuru ile yetiştirmemiz lâzım. Çanakkale ruhunun bize bıraktığı emaneti yaşatmamız lâzım. O kutsal emaneti evlatlarımıza aktarmamız lâzım. Çanakkale destanını diri tutmamız, o inanca sıkı sıkıya bağlanmamız lâzım. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, o şuuru ve o ruhu canlı tutmak adına şöyle sesleniyor.  

  Şu Boğaz harbi nedir? Varmı ki dünyada eşi?

  En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi.

  Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya

  Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

  Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!

  Nerde -gösterdiği vahşetle- "Bu bir Avrupalı!"

  Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,

  Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!

  Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,

  Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer.

                        …

  Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;

  Beriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı;

  Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;

  Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

  Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,

  Atılan her lâğamın yaktığı, yüzlerce adam.

  Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;

  O ne müthiş tipidir: savrulur enkaaz-ı beşer…

  Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

  Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.

  Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,

  Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.

                                …

  Âsım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek

  İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.

  Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...

  O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...

  Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor;

  Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

İşte Çanakkale’de bu manzara yaşanmıştır 110 yıl önce… Böyle bir manzaranın ardından toprağa düşen her yaştan tam 253 bin şehit… Fotoğraflarda görülüyor. Topluca dua ediyor Mehmetçik… Biraz sonra öleceğini, vatan için şehit olacağını düşünerek… En ufak bir tereddüt duymuyorlar, koşarak, sevinerek gidiyorlar ölüme… Aynen Bedrin aslanları gibi… Önde gidenler şehit olup düşüyorlar toprağa… Hemen arkalarından gelenler en ufak bir tereddüt duymadan koşuyorlar ölüme…

Unutmak mümkün mü Çanakkale’yi? Aradan yüzlerce yıl geçse de...Bir değil, bin değil binlerce destan yazıldı Çanakkale’de… Bir avuç iman âbidesi kahraman insanın, “kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ” olan ,“eski dünya, yeni dünya bütün akvâm-ı beşer” e karşı 12 ay boyunca denizde ve karada verdiği amansız mücadelenin ve insanı nice ibretlere, nice hayretlere, nice dehşetlere düşüren, unutulmaz savaş sahnelerinin yaşandığı yerdir Çanakkale… Tabii ki, “bu topraklar için toprağa düşmüş” olan 253 bin vatan evladını unutmak mümkün değildir.

110 yıl önce Çanakkale üzerinden ülkemizi işgal etmeye yeltenen batılı güçler, bugün de İsrail’e olanca desteği vererek Filistin üzerinden Arz-ı Mev’ud hayaline ulaşmak için Müslüman coğrafyayı işgale hazırlanıyor.

Batılı güçlerde o günden bugüne hiçbir zihniyet değişikliği yok. O günlerde dünya Müslümanlarının hamisi olan Osmanlı Devletini, yedi düvel olarak bir araya gelerek yıkmak ve topraklarımızı işgal etmek düşüncesinde olanlar bugün de öncelikle Müslümanlar için kutsal olan Mescid-i Aksa’yı ve ayetle çevresi mübarek kılındığı belirtilen Filistin’in tamamını işgal etmek için harekete geçmişlerdir.

Yapılan ateşkes anlaşmasına rağmen keyfi olarak altına imza attıkları sözleşmeyi bozan İsrail önce haftalarca Gazze’ye insani yardım girişlerini önleyerek 2 milyon Müslümanı açlığa mahkûm etmiş sonra da yeniden bombalama başlatmıştır.

15 ay boyunca 60 bin masum insanı katleden İsrail ateşkesi bozarak yaptığı ilk saldırıda 500 masum insanı daha hayattan koparmıştır. Bu saldırılar karşısında dünya duyarsız, halkı Müslüman ülkeler ne yazık ki seyirci konumundadır.

Çanakkale’de çağlayıp coşan, dünyanın en büyük donanmasını durduran, Çanakkale’yi geçilmez yapan ruh bugün nerede? Daha düne kadar bizim toprağımız olan Filistin, Gazze, Yemen bugün bombalar altında inlerken Çanakkale’de destanlaşan imana ne oldu?

Dün Çanakkale’de ayağa kalkan iman şuuruna ne oldu ki bugün Filistin kan ağlıyor, Gazze kan ağlıyor, dünya Müslümanları kan ağlıyor. 

O gün hilafet merkezi işgal edilmesin diye hangi ırktan olursa olsun Çanakkale’yi korumak için akın eden dünya Müslümanlarına bugün ne oldu da kutsal mekânlarımız Siyonist Yahudi çizmesi ile çiğnenirken sesleri bile çıkmıyor.

110 yıl önce dünyaya nasıl “Çanakkale Geçilmez” ruhunu kabul ettirmişsek Müslümanlar olarak bugünde öyle güçlü hale gelmeliyiz ki “Filistin Geçilmez”, “Gazze Geçilmez”, “Yemen Geçilmez” ruhunu yerleştirmeliyiz. Bunun yolu da çalışmaktan ve güçlü olmaktan geçiyor. Görünen odur ki İslâm ülkelerinin içinde Türkiye’den başka güçlü konumda görünen başka bir ülke yok. Onun için ümitler Türkiye’de, gözler Türkiye’de…

Türkiye’nin de İsrail’e dur demesinin önündeki tek engel ABD’dir. ABD her şartta İsrail’e destek olmakta, İsrail’e karşı girişimde bulunan ülkelere de düşman muamelesi yapmaktadır. Bu şartlarda Yüce Allah’a sığınıyor, ancak O’ndan yardım bekliyoruz. Ya Rabbi zalimleri kahreyle, Müslümanlara görünür görünmez ordularınla yardım eyle, Filistin’i ve sıkıntıda olan tüm Müslümanları felaha ulaştır.

İMAMOĞLU OPERASYONU

Bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı haberi gündeme bomba gibi düştü. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da aralarında bulunduğu 100'den fazla isim hakkında çeşitli suçlardan gözaltı kararı verildiğini açıkladı. Gözaltı kararları İBB'ye yönelik "kent uzlaşısı" ve "CHP'de para sayma görüntüleri" olarak anılan yolsuzluk iddialarıyla bağlantılı olarak verildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamaya göre, İmamoğlu hem Terör Suçları Soruşturma Bürosu hem de Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından yürütülen iki ayrı soruşturma kapsamında gözaltına alındı. İmamoğlu'nun da aralarında olduğu şüpheliler, "suç örgütü, irtikap, rüşvet, dolandırıcılık, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırmak" ile suçlanıyor.

Cumhurbaşkanlığına gözünü diken ve 2 gün önce de diploması iptal edilen İmamoğlu’nun bu önemli suçlarla gözaltına alınması ile siyasi geleceğinin ne olacağı merak konusu haline geldi. Böylesine ciddi suçlar kapsamında gözaltına alınan İmamoğlu hakkında “siyasi kararlar” denilerek geçiştirilecek bir konu değildir bu gelişme… Gerek diploma konusunda gerekse gözaltı konusunda bağımsız yargı en doğru kararı verecektir. Provokatif olaylara fırsat vermeden, sakin bir şekilde gelişmeleri takip etmek gerekir. Sağlıklı ve mutlu yarınlar diliyorum.