Konya Aydınlar Ocağı Sanat Hayatının 42. Yılında Şair ve Ses Sanatçısı Ahmet Alıcı’ya Saygı Programı düzenledi. İl Halk Kütüphanesindeki programda hayat hikâyesini anlatan Alıcı yeni albümünden de klipler sundu.

Programın açılış konuşmasını yapan Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü “Biz üç bin yıldır devleti olan bir milletiz ve bunu kültürümüze borçluyuz” dedi. 18. Yüzyılda başlayan yozlaşma neticesinde Türklerin batıdan geriye düştüğünü anlatan Güçlü “Bizim bu geri kalışımızdan sömürgeci devletler istifade etti, bu fark ettiğimizde de geç kalmıştık, yıkılışımız mukadder oldu” diye konuştu.

Güçlü bir millet için şiir, edebiyat ve musikinin ehemmiyetine de vurgu yapan Güçlü sözlerini “Türk Marşı da besteleyen Beethoven dokuz senfonisinin sonuna da ‘Bu seri Türk müziği ile tamamlanacaktır’ diye yazmış ama onuncu senfonisini tamamlayamamıştır. Avrupa’nın en büyük müzisyenleri bile Türk müziğine böyle değer verirken bizim kuşak ve bizden önceki nesil müziksiz büyüdü, babalarından dayak yedi. Türkülerimizi alevi kardeşlerimiz, şarkılarımızı ise gazinolar bugünlere taşıdı. Türk müziğinin yasaklandığı, icra edenler ve dinleyenler karakollara götürüldü. Oysa bizim, dilimiz ve dinimiz gibi musikiye de sahip çıkmamız gerekiyordu” diyerek tamamladı.

Daha sonra kürsüne gelen sanatçı Ahmet Alıcı ilk defa resmi bir kuruluş tarafından şahsıyla ilgili program düzenlendiğini belirterek Aydınlar Ocağı Başkan ve yönetimine teşekkür etti.

Derebucak’ın Gencek nahiyesinde yoksul bir ailenin evladı olarak dünyaya geldiğini, köy şartlarında Türk sözleri öğrendiğini ve ilkokulu bitirdikten sonra fotoğrafçı olmak üzere geldiği Konya’da amcasının yanında otelde çalışmaya başladığını anlatan Alıcı “Sanat hayatıma 1980 yılında başladım. Konya’da açılan Liseler arası Müzik yarışmasına ben son gün katılım başvurusu yapınca diğer rakiplerim yarışmadan çekildi ve ben rakipsiz birinci olup Ankara’daki finale programına gittim. Orada da beş bin kişinin önünde birinci oldum. Aile çay bahçelerinde, eğlence mekânlarında ve düğünlerde sahne aldım” diye konuştu.

Bisiklet spor da yapıp iki defa genç milli takıma çağrıldığını da anlatan Alıcı Kombassan Holding’in kurucusu Haşim Bayram’dan hem öğrenciliğinde hem sanat hayatında büyük destek gördüğünü de ifade ederek “Türk müziğinin çok önemli sanatçılarıyla aynı kadroda yer aldım, aynı sahnede sanat icra ettim. Muhterem Nur Ankara’da, Belkıs Akkale ise İstanbul’da sahneye çıkmam için teklifte bulundu ama ben tahsilimi tamamlamayı tercih edip Üniversitenin Kimya ve Ziraat Fakültelerini bitirdim” dedi.

Son albümü Yare Götüren Türküler hakkında da bilgiler veren Alıcı “Konyalı sanatçılardan Hasan Genç’in verdiği fikirler ufkumu açtı. Yapımcı ve yönetmen Ahmet Özgül ile çok güzel bir çalışma süreci geçirdik. Büyük ustası Musa Eroğlu hem bağlama çaldı, hem klibimde oynadı” diyerek sözlerini tamamladı.

Konuşmasında şiirlerinden örnek de veren Alıcı’nın klipleri de perdeye yansıtıldı. Program sonunca Alıcı, Başkan Güçlü ye son albümünü hediye ederken, Güçlü de Alıcı ya kitap takdiminde bulundu.

Konya'da mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıklarında tarım işçileri ara vermeden çalışmaya devam ediyor. Tarım işçileri, özellikle sıcaklığın 40 dereceyi bulduğu havuç tarlalarında her gün sabahın ilk saatlerinde mesailerine başlıyor.

Hava sıcaklığının zaman zaman 40 derecenin üzerinde seyreden Konya'da tarım işçileri ara vermeden ekmek paraları için alın teri dökmeye devam ediyor. Türkiye'nin tahıl ambarı olarak bilinen Konya Ovasında havuç tarlalarında da hummalı bir çalışma var. Çumra ilçesi Fethiye Mahallesinde havuç tarlarında bir yandan makine ile söküm yapılırken diğer taraftan makinenin işlem yapamadığı alanlarda tarım işçileri tarafından elle hasat yapılıyor. Özellikle havuç üretiminin yoğun olduğu bölgede, tarım işçileri sıcak havanın etkisini iyice hissettirmesine karşın havuç hasadını ara vermeden sürdürüyor. Çoğunluğunu kadınların oluşturduğu işçiler, serada 40 dereceyi bulan sıcakta, sabahın erken saatlerinde başladıkları mesailerinde gün boyu toprak içerisinden havuçları tek tek çuvallara dolduruyor.

“HAVA SICAKLIĞI ŞUANDA 40 DERECE EKMEĞİMİZİN PEŞİNDEYİZ”

Havuç tarlasında çalışan Fariz Ceyhan, “Sabah mesaimiz bazen 6 buçuk ile 7'de başlıyor. Akşama kadar uğraşıyoruz burada işimizle. Hava sıcaklığı şu anda 40 derece ekmeğimizin peşindeyiz. Bazen yoruluyoruz oturuyoruz. Dinleniyoruz daha sonra tekrar işimize başlıyoruz. Tarla işi sonuçta sıcakta olur, soğukta olur. Havalar baktığımız zaman biz alıştık iyi havalar. Burada hepimiz aile olarak çalışıyoruz” dedi.

“2 TANE ÇOCUĞUM VAR ONLAR İÇİN HAYAT MÜCADELESİ VERİYORUM”

Çocukları için 40 derece hava sıcaklığına rağmen tarlada çalıştığını anlatan Emine Çalışkan, “Buraya sabah saat 7'de geldik. Ekmeğimizin derdindeyiz. Zor oluyor ama yapacak bir şey yok bugünlerimiz için Allah'a şükürler olsun. 2 tane çocuğum var onlar için hayat mücadelesi veriyorum. Akşama kadar çalıyoruz. Pancar, havuç ve marul gibi ürünlere çalışmaya gittik. Bugün havuç söküyoruz. Tarla işlerinde çalıştık çalışmaya da devam ediyoruz” şeklinde konuştu.

"6'INCI AYLARDA BAŞLAYARAK 11 AY BOYUNCA HAVUÇ İŞLEMİ YAPILIYOR”

Hekim Birliği Karakaya’yı anacak Hekim Birliği Karakaya’yı anacak

Tarladaki tarım işçilerinin usta başı Mustafa Kocabıyık, “Makinelerimizin giremediği noktalarda burada çalışan ablalarımız ve kardeşlerimizle gelip, makinelerin gireceği kadar yol açıyoruz. Girebildiği noktalarda ise makine ile birlikte gerekli minimum insan sayısı ile sökümümüzü yapıyoruz. Burada söktüğümüz havuçları fabrikada yıkayıp, paketleyip daha sonra müşterilerimize gönderiyoruz. Tabi ki tarlada çalışırken hepimiz zorlanıyoruz ama burada çalışan ablalarımız için daha bir zor. Ama herkes ekmek parası için mücadele ediyor. Bizim sektör de devamlılıkta ise 6'ıncı aylarda başlayarak 11 ay boyunca havuç işlemi yapılıyor” diye konuştu.

HABER MERKEZİ