Yorgun mermi

Abone Ol

Sabah erkenden telefonumun zil sesiyle uyandım. Karşıdaki ses kızımın sesiydi. “Baba bizim eve mermi isabet etti” dedi. İlk önce bir anlam veremedim ama korktum tabi. “Kızım ne diyorsun, ne mermisi?” diye sorunca anlatmaya başladı.

“Baba sabah yattığımız odanın tavanından bir mermi düştü içeriye ama mermiyi bulamadık” dedi. Apar topar hazırlanıp kızımın ve damadımın çocuklarıyla birlikte hafta sonunu geçirdikleri evlerine gittim. Farklı düşünceler içerisinde olay mahalline ulaştım. Odaya girince gerçekten de özellikle ateş edilmişçesine odanın tavanındaki mermi çıkış deliğini gördüm. Mermi çekirdeğinin hemen oralarda bir yerlerde olduğunu düşündüm ve yastıkları falan yere indirerek onu aramaya başladım.

Gerçekten de mermi çekirdeği yastıkların arkasına düşmüş ve öylece duruyordu. Emekli asker gözüyle incelediğimde mermi çekirdeğinin 9 mm. çapında bir tabanca mermisi olduğunu tespit ettim. Zira aynı çapta benim de bir ‘beylik’ tabancam var...

Ben olay mahalline ulaşmadan önce damadım jandarmayı arayıp durumu bildirmiş. Onlarda gelip inceleme yapmışlar ve gitmişler. Ama her ne hikmetse mermi çekirdeğini dahi bulamamışlar ve o işi sanki bana bırakmışlar.

Neyse uzatmayayım “doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı” hesabı düşüncelere daldım. Mermi, evin çatısından 90 derecelik bir açı ile girmiş. Yani ateş eden kovboy kılıklı herif böyle bir mermiyi tavandan içeri sokması için paraşütle ya da başka bir hava aracıyla gökyüzüne çıkmış olması ve oradan o şekilde ateş etmiş olması lazım. Böyle bir durum yoktu tabi.

Bu mermi yerden atılmıştı ve azami menziline kadar gökyüzüne çıkmış ve tekrar yeryüzü ile buluşurken, hızında ivme kazanmış tıpkı tabancanın namlusundan çıkarkenki hızına ulaşmış ve kat kat malzemeyi delip konteynır evin çatısından girerek odanın içine düşmüş...  O anda damadım henüz uykuda imiş. Mermi onun santimlerce yakınına düşmüş. Tabi çatı malzemeleri hızını azaltmış olabilir ama odadakilerin kafasına, gözüne isabet etmiş olsa neticeyi düşünmek bile istemiyorum.

Ya da mermi çatıya değil de bir metre sapmayla bahçeye düşseymiş ve orada torunum akülü arabasını sürerken ya da kızım veya diğer bir insanın ölümcül bir yerine  isabet etmiş olsaymış Allah korusun can kaybı ile neticelenmesi kaçınılmazmış.

Ben bu olayı derleyip, toparlayıp CİMER’e ilettim. CİMER’den geri dönüş oldu ve özetle “konu, o bölgedeki ilgili güvenlik mercilerine iletildi ve bundan böyle daha sıkı tedbir alınacağı” gibi düz cümlelerle cevap verildi.

Olay bölgesinde bulunan yerleşim yerine zaman zaman gidiyorum. Özellikle hafta sonlarına denk geliyor gidişlerim. Sanırım düğün merasimlerinde düğünün şenlendirilmesi(!)  için çokça silah kullanımına başvuruluyor. Bunun nasıl bir şenlendirme olduğuna pek bir anlam veremesem de o eylem sonucunda zevk alanların zevk dürtülerinin neden bende olmadığını da çokça merak etmiyor değilim tabi...  45 yıldır silahım var. Ne düğünlerde ne derneklerde ne de bir başka konu vesilesiyle silahımı ateşlemiyorum ve bu sebeple kendimden de şüphe ediyorum. “Nasıl bir zevkin sahibiyim acaba, bu kadar zevksiz bir insan olmamalıyım” diye kendi kendime hayıflanıyorum.

Hâlbuki elin oğlu, mısır patlatır gibi mermi patlatıyor. Sabah erkenden başladığı silah kullanma zevkini (!) gecenin yarılarına kadar devam ettiriyorlar. Ondan sonra da mermilerin kimin çatısından içeriye, kimin penceresinden kimin kafasına girdiği belli olmuyor.

Bu gibi olaylar neticesinde tanıdığım kaç tane insanın hayatı söndü. Kaç kişi özürlü kaldı, sayısını hatırlamıyorum bile.

Zevkinizin canı cehenneme...

Mağdurların canı Allah’a...

Devlet yetkililerinin de kanunları, nizamları, vicdanlarına...