Turan’a (Özbekistan) Vefa Yolculuğu-1

Abone Ol

“Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir, Turan! “ Ziya Gökalp

Turan Nedir?

Farsça kökenli bir kelime olan Turan önceleri İranlıların İran’ın kuzeydoğusundaki bölgelere verdikleri bir isimdi. Daha sonra Ural-Altay ve Fin-Macar halklarından oluşan ve Turan ırkı diye tanınan toplumların yaşadığı anayurdu tanımlamak için kullanılmıştır.

Turancılık ise bu halkların birliğini savunan ideolojik ve siyasal bir terim halinde “uzak anayurt ideali” manasında Macaristan’da XIX. yüzyılın ilk yarısında doğmuştur.

Bunun sonucunda 1910’da Turan Cemiyeti kurulmuş ve 1944 yılına kadar sürmüştür. Bu çerçevede XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Macar bilim adamlarının yaptığı Türkoloji çalışmalarında Macaristan’da Türklerle akrabalık tezleri dahi geliştirilmiştir.

Yâkūt el-Hamevî, Mâverâünnehir ve çevresindeki topraklara Turan denildiğini belirtir. İran millî destan kahramanı Ferîdun’un ülkesini Selm, Tûc (Tûr) ve Îrec adlı oğulları arasında paylaştırdığını, Rum’u Selm’e, Türk ve Çin topraklarını kapsayan Tûrân’ı Tûc’a ve İran’ı da Îrec’e verdiğini, Türkler ’in, hükümdarları Tûc’a nisbetle bu toprakları Tûrân diye andıklarını kaydeder.

Şekil 1’de Turan haritasında bulunan Türk milletleri haritası verilmiştir.

Şekil 1: Türk Milletlerinin Turan Haritası

Turan sevdasını gönüllerimize nakşeden başta Alparslan Türkeş’i ve dava adamların hayır ile yâd ederek Ozan Arif Şirin daha çocuk yaş denecek yıllarda yazdığı “Turana Hasret” şiiri ile yazıyı devam ediyorum.

“Ayşe Fatma değil beni ağlatan,
Gülmeden ölürsem ona yanarım,
Ağlatan “Turan’dır, başka bir vatan!
Bulmadan ölürsem ona yanarım.

Bulur bulmaz öpeceğim taşını,
Çok özledim ekmeğini, aşını,
Esir Türk'ün gözündeki yaşını,
Silmeden ölürsem ona yanarım.

Silinen gözlerin hasreti katı,
Kırım'dan Hazara koştursam atı,
Taşkent yaylasında madımak otu,
Yolmadan ölürsem ona yanarım.

Madımak toplayıp yesem o anda,
Yola revan olsam aynı zamanda,
Bir gece misafir Azerbaycan'da,
Kalmadan ölürsem ona yanarım.

Azerbaycan'dan da Kerkük'e varıp,
Orda kardaşımın yarasın sarıp,
Musul'da sazıma bir düzen verip,
Çalmada ölürsem ona yanarım.

Saz çaldıktan sonra Musul şehrinden,
Ayrılsa da aşık ölmez kahrından,
Abdestimi yeşil Tuna nehrinden,
Almadan ölürsem ona yanarım.

Abdesti alınca duyarım hazı,
Ozan Arif ya şehit ol, ya gazi,
Çin seddinde bir gün sabah namazı,
Kılmadan ölürsem ona yanarım.
 

OZAN ARİF, Ordu (Perşembe - Vona), 3 Mayıs 1968 

***

Özbekistan Tarihi: Bugün Özbekistan’ı oluşturan topraklar tarihî süreç içerisinde Turan, Türkistan, Mâverâünnehir gibi isimler almıştır. Yapılan bilimsel araştırmalar bu coğrafyada yerleşimin binlerce yıl öncesine dayandığını ortaya koymaktadır. Bu noktada bölgenin bilinen ilk medeniyeti, geçmişi M.Ö. 5. bin yıla uzanan Kaltaminarlılardır. Bölgede ilk tarım faaliyetlerini M.Ö. 3. bin yılın sonlarında başladığı ve ilk şehirlerin kurulduğu tahmin edilmektedir.

Milâttan önce 6.-5. yüzyıllarda bölgede Bahtar Krallığı ve Büyük Hârizm Devleti’nin kurulduğu bilinmektedir. M.Ö. 4.-3. Yüzyıllarda bölgede İran Ahamenîlerine ve Büyük İskender’in istilalarına karşı mücadele edilmiştir. Bu tarihten itibaren bölgedeKang Hakanlığı, Kuşan, Dâvân gibi devletler hüküm sürmüştür. Bu dönemde bölgede birçok Zerdüştlük, Budizm, Yahudilik gibi birçok dini inanışın varlık göstermiştir.

6.-7. yüzyılda bölgede yaşayan topluluklar Yettisuv’da (Yedisu) kurulan Batı Türk Hakanlığı bayrağı altında birleşmiş ve nihayet 8. Yüzyılın başlarında Mâverâünnehir ve Hârizm, Kuteybe b. Müslim kumandasındaki İslâm orduları tarafından fethedilmiş, bölge halkı bu tarihten itibaren İslâmiyet’le tanışmıştır. Emevî hakimiyetinin ardından 9. yüzyılda bölgede Sâmânîler Devleti ortaya çıkmış, aynı asırda Karahanlılar’ın, 12.yüzyıldaKarahıtaylılar’ın hâkimiyetine giren bölgede daha sonra Hârizmşahlar Devleti kurulmuştur. İslamiyet’in bölgeye gelişi ile birlikte Özbek coğrafyası, yaşanan siyasî kaoslara rağmen önemli bir ilim ve kültür merkezi haline gelmiş, bu yüzyılarda bölgede dünyaca ünlü düşünürler, biliminsanları, din âlimler, siyasetçiler ve sanatçılar yetişmiştir. Fergânî,Hârizmî, Fârâbî, Bîrûnî, İbn Sînâ, İmam Buhârî, Hakîm et-Tirmizî, Burhâneddin el-Mergınânî gibi isimler bu kapsamda zikredilebilir.

1200’lerin ilk çeyreğinde bölge Moğol istilasına uğramış, Buhara ve Semerkand başta olmak üzere bölgedeki belli başlı tüm şehirler harap olmuştur. 14. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Moğol hakimiyeti sona ermiş Timur bölgeyi hakimiyeti altına alarak yeni bir düzen tesis etmiştir. Bu süreçte yirmi yedi devleti idaresi altına alarak geniş bir imparatorluk kuran Timur liderliğinde bölgede büyük değişimler meydana gelmiş, şehirler yeniden imar edilmiş, ticarî hayat canlanmış, farklı coğrafyalardan bölgeye getirilen sanatçılar sayesinde kültürel yaşam zenginleşmiştir.Timur’un vefatı ile birlikte bölgede taht kavgaları yaşansa da, Timur Devleti’nin bölgedeki hakimiyeti bir asır kadar daha devam etmiştir.

15. yüzyılda Şeybânîler bölgede hâkimiyet kurmuş, Ebülhayr Han dedesi Özbek Han’ın adını taşıyan tebaasını siyasi bir çatı altında toplayarak 1428’de bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu tarihten itibaren Timur Devleti’nin bölgedeki varlığı sona ermiştir. Ancak 16. ve 17. yüzyıllarda devlette bölünmeler meydana gelmiş ve tarihte “Üç Özbek Hanlığı” olarak isimlendirilen Hive Hanlığı, Buhara Hanlığı ve Hokand Hanlığı ortaya çıkmıştır. Söz konusu hanlıklar dönem dönem İran’a karşı mücadele içinde olmuş ve Osmanlı ile yakın siyasî ilişkiler kurmuş, zaman zaman da kendi aralarında çekişmeler yaşamışlardır.

19. yüzyılın ortalarında Türkistan coğrafyası Ruslar tarafından işgal edilmeye başlanmış, 1865 yılında Taşkent Rus hakimiyetine geçmiştir. 1867’de bölgeyi yönetmek üzere

Türkistan Genel Gubernatorluğu kurulmuş, 1876’da Hokand Hanlığı’na son verilmiş, Buhara Emirliği ve Hîve Hanlığı da sömürgeleştirilmiştir. Böylece Çarlık Rusyası, bölgenin doğal zenginliklerine el koymuş, halk yoksullaşmıştır. Rusların bu baskıcı yönetimlerine karşı 1893’te Taşkent’te, 1898’de Endican’da, 1916’da Taşkent, Mergilân ve Cizzah’ta halk ayaklanmaları  gerçekleşmiş, bu ayaklanmalar kanlı şekilde bastırılmıştır.

Taşkent’te 1 Kasım 1917 tarihinde gerçekleştirilen Bolşevik ayaklanması ile Sovyetler hâkimiyeti ele geçirmiş Nisan 1918’de Türkistan Genel Gubernatorluğu kaldırılarak Türkistan Otonom Cumhuriyeti, 1920’de Buhara Halk Sovyet Cumhuriyeti ve Hîve’de Hârizm Halk Cumhuriyeti kurulmuştur. 1924 yılında Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuş, daha sonra 1936’da Karakalpakistan Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti içine alınmıştır.

70 yıl kadar Sovyet rejimi tarafından yönetilen Özbekistan, Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte 1 Eylül 1991 tarihinde bağımsızlığını ilân etmiş, 20 Aralık’taki referandumda Özbekistan Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı olarak İslam Kerimov seçişmiş, 8 Aralık 1992’de Özbekistan Cumhuriyeti anayasası kabul edilmiştir.

Şekil 2’de Özbekistan haritası verilmiştir.

Şekil 2: Özbekistan Haritası

***

İçimizdeki Turan sevdasının tecellisi olarak bir grup Alperen ile birlikte yollara revan olduk. Almanya’dan Âdem Karaca beyin organizasyonu ile birlikte Mahmut Kızılkaya, İlhan Özkök, Özcan Bayram ve Hanımefendi, Yusuf Bayrak, Metin Camcı, Hasan Küçük,  Mehmet Efe ve Hanımefendi, Mustafa Semerci ve Hanımefendi, Hüseyin Sarı, Hasan Çağla, Ali Kaya ve Hanımefendi, Ahmet Turhan, Mehmet Turhan, Şenol Şendilmen ve Hanımefendi, Abdurrahman Güneş ve Hanımefendi,  Âdem Karaca bile ATA yurduna yola çıktık.

Resim 1: Özbekistan-Kazakistan gezimize katılan arkadaşlar…

1.Gün: 21 Mayıs 2024: Saat 18.20’de İstanbul’dan yola çıkış.

2.Gün: 22 Mayıs 2024:  01.20 da Taşkent'e iniş, Taşkent şehir gezisi. Taşkent gezisi:

Özbekistan'a adım attığınızda, tarihle iç içe geçmiş, masalsı bir dünyaya adım atmış olacaksınız. Orta Asya'nın gizemli coğrafyasında yer alan bu ülke, binlerce yıllık zengin tarihine, göz kamaştırıcı mimari eserlerine ve sıcakkanlı insanlarına ev sahipliği yapmaktadır. Özbekistan, İpek Yolu'nun kalbinde konumlanmış ve zaman içinde farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir mozaik gibi çeşitli kültürleri bünyesinde barındırmaktadır.

İlk adımınızı attığınızda karşılaşacağınız şey, modernle gelenekselin mükemmel bir dansı olacak. Başkent Taşkent, modern gökdelenleri ve alışveriş merkezleriyle dolup taşarken, aynı zamanda tarihi çarşıları ve eski şehir meydanlarıyla da sizi geçmişe doğru bir yolculuğa çıkaracak. Taşkent, sadece Özbekistan'ın başlangıcı, ancak tam anlamıyla bir kapıdır; ardında, sizi tarihi İpek Yolu'nun en etkileyici duraklarına götürecek bir serüven sizi bekliyor.

Başkent Taşkent, Orta Asya'nın gizemli coğrafyasının modern yüzüne ev sahipliği yaparken, aynı zamanda tarihi dokusuyla da büyüleyici bir deneyim sunuyor. İlk adımınızı attığınızda, sizi karşılayan modern gökdelenler ve alışveriş merkezleri, şehrin çağdaş ve dinamik karakterini ortaya koyuyor.

Taşkent gezinizde, sadece şehrin mimari güzelliklerini değil, aynı zamanda yerel lezzetlerini keşfetmek de unutulmaz bir deneyim olacak. Geleneksel Özbek mutfağı, pilavdan tandır ekmeklerine, nefis et yemeklerinden şekerlemelere uzanan geniş bir yelpazede kendini gösteriyor. Eski Taşkent'te yerel pazarlarda dolaşmak, taze baharat kokularını içine çekmek ve sokak satıcılarından lezzetli atıştırmalıklar denemek, Taşkent'in kültürel zenginliğini damak tadınızla da keşfetmenin bir yolu.

Taşkent, modernite ile tarihin kusursuz bir birleşimini sunan bir şehir. Modern gökdelenlerin yükseldiği bir sahnede, antik çağlardan kalma yapılar ve geleneksel pazarlar da hala hayat buluyor. Bu şehir, geçmişin mirasını yaşatırken, aynı zamanda geleceğe bir bakış sunuyor.

Ziyaret programımız:  Barak Han Medresesi, Kukeldeş medresi, Kaffal şaşi Türbesi, Tilla Seyih Camii,   Hazreti Osman dönemine ait Kuran-ı Kerim'in orijinal nüshasının ziyareti.

Akşam yemeği sonrası otelde konaklanma.

Barak Han Medresesi: 16. yüzyılda İslam Okulu olarak inşa edilen Barak Han medresesi, Mirza Uluğ Bey'in torunu, halk arasında "Şanslı" anlamına gelen "Barak Han" olarak anılan Nevruz Ahmet Han'ın girişimiyle inşa edilmiştir.

Resim 2:Barak Han Medresesi (Taşkent)

Taşkent’teki Hz. İmam Külliyesi içinde yer alan Muyi Medresesi’nde Hz. Osman zamanından kalma 1365 yıllık ceylan derisine yazılı Kur’an-ı Kerim büyük bir titizlikle korunuyor.