Turan’a (Özbekistan) Vefa Yolculuğu-2

Abone Ol

Türkistan Programı: Sabah Taşkent’ten erken saatlerinde Kazakistan sınırına hareket. Karadan sınırdan geçiyoruz ve bizi bekleyen özel aracımızla Çimkent’te hareket. Orada Ahmet Yesevi’nin Hocası Arslan Baba’yı ziyaret ediyoruz ve sonra Türkistan’a hareket. Türkistan Ahmet Yesevi (K.S) Türbesi, Antik Türkistan Yerleşkesi, Eski Kabristan, Kale, Halvet Yer Altı Camisi göreceğimiz yerler arasındadır. Akşam yemeği. Otelde konaklama.

Arslan Baba(K.S): Doğum ve ölüm tarihleri bilinmemektedir. Bazı kaynaklar ismini Baba Arslan, Arslan Baba veya Arap Arslan Baba şeklinde kaydetmektedir. Yesevî menkıbelerine göre siyah ırktan olan Arslan Baba ashabın büyüklerinden olup dört yüz veya yedi yüz yıl yaşamıştır. İki ayrı rivayete göre, sahâbîler bir gazâ sırasında veya Arslan Baba’nın evindeki bir toplantıda acıkırlar. Bu arada Hz. Peygamber’in duasıyla Cibrîl cennetten bir tabak hurma getirir. Hurmalardan biri yere düşünce Cibrîl o hurmanın ileride doğacak Ahmed Yesevî’nin kısmeti olduğunu söyler. O zaman Hz. Peygamber ashabına, “Bu hurmayı Yesevî’ye kim ulaştıracak?” diye sorar. Göreve Arslan Baba talip olur ve Hz. Peygamber hurmayı onun ağzına koyar. Arslan Baba nice yüzyıl sonra Türkistan’ın Sayram şehrinde henüz yetim kalan yedi yaşındaki Ahmed Yesevî’yi bulup emaneti ona teslim eder. Bazı rivayetlere göre Hz. Peygamber’in verdiği bir hırkayı da ona giydirir. Ayrıca Yesevî’ye “binbir zikir” telkin eder ve biraz sonra öleceğini bildirerek cenaze namazını kıldırmasını emreder. Hûriler Yesevî’ye yardımcı olmak için gelip Arslan Baba’ya ipekten kefen biçerler ve onu cennete götürürler. Ahmed Yesevî de Arslan Baba’nın son işaretine uyarak Buhara’ya gidip Şeyh Yûsuf el-Hemedânî’nin yanında sülûküne devam eder.

Resim 5: Arslan Baba Türbesi Dış (Türkistan, Çimkent)

Ahmet Yesevi(K.S) :  Türklerin manevi hayatına asırlarca hükmeden, Türk halk sufilik geleneğinin kurucusu; Arslan Baba'dan teslim aldığı emaneti insanlara "Hikmet"leri aracılığıyla damla damla özümseten; kutsal emaneti Horasan Erenleriyle dünyanın dört bir bucağına ulaştıran; Türk diliyle yazdığı hikmetleriyle dilimizin gelişmesi ve zenginleşmesine büyük katkısı olan "Pir-i Türkistan", büyük Veli, mutasavvıf,  öncü şair...

Resim 6: Hoca Ahmet Yesevi türbesi görünüm (Kazakistan, Türkistan)

4.Gün 24 Mayıs 2024: TÜRKİSTAN – TAŞKENT – SEMERKANT

      Kahvaltıdan sonra Taşkent’e yola çikiyoruz. Taşkent’e geliş Zengi Ata hazretleri ve Anbar anne ziyareti. 19:20  da  Afrasiyab hızlı treni ile Taşkent'e yola çıkış. 21:33  da varış. (2 Saat 13 Dk).  Akşam yemeği. Otelde konaklama.

Zengi Ata Türbesi: Timur zamanında inşa edilmiştir. Efsaneye göre, türbe başlangıçta Müslüman lider Ahmed Yesevi'nin onuruna inşa edildi, ancak binanın duvarı sürekli çöktüğü için inşaat iyi gitmedi. Yerliler, bir rüyada Yesevi'nin Timur'a göründüğünü ve anıtın sadık takipçisi Ay Hoca'nın onuruna inşa edilmesi gerektiğini söyledi. Bir sure sonar türbe tamamlandı ve XIV yüzyılda burada bir medrese ve bir cami inşa edildi.

Resim 7: Zengi Ata Türbesi (Taşkent)

5.Gün 24 Mayıs 2024: SEMERKANT

Semerkant şehir gezisi: Guri Emir, Registon Meydanında bulunan Uluğ Bey, Şirdar, Kökeldaş medreseleri, Bibi hanim medresesi,  Şahi Zinde türbesi, Hazreti Hizir camisi, Uluğ Bey rasathanesi gezileri, Imam-i Maturudi türbesi . Akşam yemeği sonrası otelde konaklanma. Akşam yemeği. Otele transfer

Semerkant, Timur İmparatorluğu'nun kalbinde yükselen bir mücevherdir. Registan Meydanı'nda yer alan muazzam medreseler, mimari ihtişamın doruk noktasını temsil eder. Timur'un mezarının bulunduğu Gur Emir, tarihi derinlikleriyle sizi etkisi altına alacak. Semerkand'ın tarihi ve kültürel önemi, her bir taşın, her bir yapının anlamını daha iyi anlamanıza olanak tanır.

Emir Timur: Timurlu hanedanının kurucusu olan Emîr Timur, 1336’da Semerkant’ta Keş (Şehrisebz) civarında Hoca Ilgar köyünde doğmuştur. Barlas boyuna mensup olan Timur’un babası Emîr Turagay annesi ise Tekina Hatun’dur. Timur’un hayatının ilk senelerine dair bilgiler sınırlıdır. 1370’te bir Moğol Hanlığı olan Çağatay Hanlığı’nın Batı tarafında (Mâverâünnehir) hâkimiyeti ele geçirerek Semerkant’ta tahta oturmuştur.  Asker bir hükümdar olmasından dolayı Timur’un hayatı seferlerde geçmiştir. Harezm Seferleri, Deşt-i Kıpçak Seferleri, Üç Yıllık Sefer (1386-1388),  Beş Yıllık Sefer (1392-1397), Hindistan Seferi (1398-1399) ve Yedi Yıllık Sefer (1399-1404) olarak zikredilen bu seferler sayesinde Timur, sınırları Hindistan’dan İstanbul Boğazı’na Avrasya bozkırlardan Yakın Doğu’ya kadar uzanan büyük bir imparatorluğa sahip olmuştur. Timur 1404’te çıktığı Çin Seferi sırasında 1405’te Otrar’da vefat etmiştir. Hâkimiyet süresi boyunca savaş meydanlarında yenilgi yüzü görmeyen Timur büyük bir asker ve devlet adamıdır. Aynı Timur âlimlere, bilim adamlarına ve sanatkârlara büyük önem vermiş, sarayında dönemin önde gelen âlimlerine yer vererek ilmî tartışmalar düzenlemiştir. Ayrıca ele geçirdiği coğrafyalardaki âlim, bilim adamı ve sanatkârları başkenti Semerkant’a göç ettirerek özelde Semerkant’ın genelde ise Mâverâünnehir bölgesinin kültürel ve sosyal gelişimine büyük katkı sağlamıştır.

Resim 8: Emir Timur Meydanı (Taşkent)

Resim 9: Emir Timur ve Torunu Uluğbey Kabri (Semerkant)

 Şahı Zinde Türbesi: Kusem Bin Abbas’ın (r.a.) Babası, Peygamber Efendimizin (s.a.s.) amcası, Hz. Abbas’tır. Annesi ise Ümmü’l-Fazl Lübabe’dir. Ümmü’l-Fazl Lübabe, Hz. Hatice annemizden sonra Müslüman olan ilk kadın sahabe ve Peygamber Efendimizin (s.a.s.) kıymetli eşlerinden olan Meymune validemizin kız kardeşidir. Hz. Kusem ayrıca cennet gençlerinin sultanı Hz. Hüseyin efendimizin sütkardeşidir. Kusem bin Abbas, şehit olduğu Semerkant bölgesinde "şehitlere ölü demeyin" fehvasınca şâh-ı zinde, yaşayan sultan olarak anılmaktadır.

 

Resim 10: Şah-ı Zinde Türbesi dış ve iç görünüm  (Semerkant)

İmam Maturidi: Ebû Mansûr Muhammed b. Muhammed b. Mahmûd el-Mâtürîdî es-Semerkandî (ö. 333/944) Mâtürîdiyye mezhebinin kurucusu, müfessir ve fakih.

Maveraünnehir, Ceyhun nehrinin doğu tarafı olup,  İslam'dan sonra  Maveraünnehir olarak isimlendirilen bölgenin adıdır. Bu nehrin batı tarafına da Horasan denilmektedir. Bölgede, Tirmiz, Nesef, Taşkent, Fergana, Buhara ve Semerkand gibi önemli kültür merkezleri bulunmaktadır. Bunlardan Semerkand, İslam öncesi ve İslam sonrası dönemde, çeşitli din ve kültürlerin kavşak noktası olmuştur. Bu şehir  bölgede İslam'ın yayılmasından bir kaç asır gibi kısa süre sonra, İslam düşüncesinin başta kelam/itikad, fıkıh ve tefsir olmak üzere çeşitli alanlarında önemli eğitim merkezlerinden birisi haline gelmiştir. Genelde Türklerin itikatta mezhebi olan Mâturîdiliğin kurucusu  büyük Türk din bilgini Ebû Mansûr el-Mâturîdî, III./IX. asrın ortalarına doğru, bugün Özbekistan'ın sınırları içerisinde bulunan Semerkand şehrinin  Mâtürîd mahallesi veya köyünde dünyaya gelmiştir. Onun doğduğu yıllarda, Maveraünnehir, önceleri Abbasî devletine bağlı yarı otonom, sonraları ise ondan ayrılıp müstakil bir devlet olan  Samanilerin yönetimi altındaydı. Abbasî iktidarının batı merkezlerinde baskı gören Haricilik, Mürcie, Mutezile, Zeydilik, İsmâîlilik gibi pek çok siyasî ve itikadî  mezhep, görüşlerini merkezi otoritenin zayıfladığı bu bölgede yaymaya çalışmıştır. Fakat bu mezheplerden hiç birisi, ilk dönemlerde bölgede en güçlü biçimde temsil edilen   fıkıhta Hanefilik, itikatta Mürcie kadar taraftar edinememişti. Özellikle Türklerin hâkimiyeti altında olan yerlerde, Hanefilik millî bir mezhep haline gelmişti.

Resim 11: İmam Maturidi Türbesi dış görünüm (Semerkant)     

 

Resim 12: İmam Maturidi Türbesi Kabri (Semerkant)

Ubeydullah Ahrar (K.S) :Hicri 806’da (1404) Taşkent’in Bâgıstan köyünde doğdu. Nakşibendî geleneğinde Hâce-i Ahrâr diye tanınır. Çocukluğunda hem mektebe devam etti hem de ziraatla uğraşan babasına yardımcı oldu. Yirmi iki yaşına geldiğinde dayısı Hâce İbrâhim onu ilim tahsili için Semerkant’a götürdü. Burada bir süre Mevlânâ Kutbüddin Sadr Medresesi’ne devam ettiyse de tasavvufa duyduğu meyil sebebiyle medrese eğitimini sürdüremedi. Bu dönemde tanıştığı Nakşibendî şeyhi Sa‘deddîn-i Kâşgarî ile birlikte Nizâmeddin Hâmûş’un sohbetlerine katıldı. Semerkant’ta iki yıllık ikametinin ilk yılında Mâverâünnehir’in muhtelif şehirlerini dolaşıp Nakşibendiyye tarikatının önde gelen şeyhlerini ziyaret etti. Ertesi yıl Herat’tan Semerkant’a gelen ve Kāsım-ı Envâr diye meşhur olan Safevî şeyhi Seyyid Muînüddin Ali Tebrîzî’nin sohbetlerinden faydalandı. Daha sonra Semerkant’tan ayrılıp Herat’a gitti. Herat’ta Kübrevî şeyhi Bahâeddin Ömer, Sa‘deddîn-i Kâşgarî ve Zeyniyye tarikatının pîri Zeynüddin el-Hâfî gibi sûfîlerin sohbetlerine katıldı. Herat’taki ikametinin dördüncü yılında (834/1431) Çagāniyân tarafındaki Hülgatû köyüne gidip Nakşibendî şeyhi Ya‘kūb-i Çerhî’ye intisap etti. Ubeydullah Ahrâr 29 Rebîülevvel 895’te (20 Şubat 1490) Semerkant’ta vefat etti ve burada defnedildi.

Resim 13: Silsileyi Nakşibendiye’den Ubeydullah Ahrar (KS) Kabri (Semerkant)

DEVAM EDECEK