Maun Süresine Kulak Verin!

Abone Ol

Kuran-ı Kerimde ayet sayısı 7 olan iki süre vardır. Bunlar Fatiha ve Maun süreleridir. Cenabı Allah Fatiha süresini beşinci, Maun süresini 17.süre olarak indirdi. Fatiha süresi Kuranı Kerimde diziliş sırasına göre ilk süre, Maun süreside 107.sırada bulunmaktadır.

Kuran insanın yüzü,  bir şeyler isterken Allah’a, bir şeyler verirken insana dönük olacaktır. Fatiha süresi bu insanın birinci halini, Maun süresi ikinci halini tablolaştırıyor.

Bu iki tablo birlikte düşünüldüğünde Kuran’ın ruhu olan Ahlak ortaya çıkar. Bir Kuran mümini insandan asla bir şey istemez, insandan bir şey beklemez; insana vereceğini de asla elinde tutup hapsetmez. Büyük tasavvuf Cüneyd el Bağdadi (ölm. 297/909) dayısı ve manevi önderi Seri Sakati’ye intisap etmek istediğinde Seri Sakati Hazretleri (ölm.252/865) ona her şeyden önce şu tavsiyede bulunuyor:

“Sana cennete giden kestirme yolu göstereyim: Allahtan başka hiç kimseden bir şey isteme, insanların muhtaç oldukları hiçbir şeyi de elinde tutma.”

Fatiha Süresi 5.ayette izah edildiği gibi  ”Kulluk edilecek ve yardım istenecek tek varlık Allah’tır.”  Çünkü kulun ibadetini kabul buyuracak ve istediklerini yapabilecek güç ve kuvvet sadece Allah’a aittir. Kullar bu hitapla, her şeyi işiten, her şeyi bilen tek merci olan Allah’a yönelmekte ve böylece tevhidin hakikati ortaya çıkmaktadır.

Maun Süresinin Meali: 1. Dîni yalanlayanı gördün mü? 2. İşte o yetimi şiddetle itip kakandır. 3. Yoksulu doyurmaya teşvik etmez.  4. Yazıklar olsun, o namaz kılanlara ki, 5. Onlar namazlarını ciddiye almazlar. 6. Onlar gösteriş yapanlardır. 7. Ve hayra da mânî olurlar.

Maun süresinde ise şuna işaret vardır ki: İnsan, elinden geldiği takdirde yetimlere, fakirlere kendi malından yardım etmelidir. Kendi malı olmadığı takdirde başkalarını öyle bir yardımda bulunmaya güzel bir şekilde teşvik eylemelidir. İnsaniyet adına iyiliksever bulunmalıdır.

Maun Süresi, iki grup insandan bahseder:

Bunların birincisi, Allah’ın nimetini inkâr eden nankörler, hesap ve ceza gününü yalan sayan kâfirlerdir. Bu gruptaki insanlar, katı kalpli, yetimi hor gören, insanlara tepeden bakan, yetimlere ve kimsesizlere karşı hoyratça davranıp onların kalplerinin kırılmasına aldırış etmeyen kimselerdir.

Hayır yapmazlar; yoksul ve kimsesizlere en küçük bir yardımda bulunmak bir tarafa, onlara yardım yapılması konusunda hiçbir zaman önayak olmazlar. Her türlü ibadet ve güzel ahlâktan uzak yaşarlar.

İkincisi ise, yaptığı amelle Allah Teâlâ’nın rızasını kastetmeyen, aksine gösteriş için amel edip namaz kılan münafıklardır. Bu insanlar, namazları vaktinde kılmazlar. Manasını bilerek, düşünerek, hissederek değil; sadece şeklen ibadet ederler. Amellerinin birinci gayesi de, insanlara gösteriş yapmaktır.

Bu iki karakterin tahlili şunu göstermektedir ki, ahiret imanı olmadan yapılan ameller, şekilde kalmakta, sırf “iyilik” ve “hayır” maksadıyla, yani Allah rızası gözetilerek “halisane” yapılamamaktadır.

O halde insanı ahirette helâk olmaktan kurtaracak şey, sadece şekil değil; aksine “iman”, “niyet” ve “öz ”dür. Gösteriş için yapılan ibadetlerin Allah katında bir değeri yoktur; hesaba, mizana girip insanı kurtarmaz.

***

Ülkemiz, son yüzyılın en büyük deprem afetini Kahramanmaraş merkezli 10 vilayetimizde yaşadı. Allah muhafaza etsin, beterinden bizleri korusun. Felaketin boyutu çok büyük. Gidip gören arkadaşlarımızın ifadesine göre. Binlerce can kaybı, on binlerce yaralı kardeşlerimiz var. Enkazın maddi boyutunu konuşmaya şimdilik gerek yok. Gün gelir yaralar sarılır. Türk milleti birliğini ve dirliğine maşallah had safhada gösterdi. Herkesten Allah razı olsun.

Bölgede depremde annesini, babasını, hısım akrabasını kaybetmiş yetim ve öksüz sübyan çocuklar, okul çağında çocuklar ve yetişkin genç kardeşlerimiz var. Onlara sahip çıkmak, dertleriyle dertlenmek, ihtiyaçlarını karşılamak her Müslümanın üzerine vazife… Kuranın emri bu.

Devletimiz elinden geleni yapmaya çalışıyor ama yara büyük. Milletimizin elinden geldiğinden fazlasını yapma vakti.

Devletimizin öncülüğünde bu çocuklarımıza sahip çıkma adına “Yetim Yardımlaşama Fonu” kurulsun. Maaşlarımızdan ve kazançlarımızdan belirli bir oranda bu fona aktırılsın. Ehil eller tarafından yönetilerek yetim ve öksüz kardeşlerimizin geleceğe hazırlanmasında yardımcı olunsun.

 “Hayıra davet olundu
Yetime çarşı kuruldu
Arşa çıktı tüm yardımın
Mazlumun göz yaşı durdu

Yetime acır Yaradan
Mahrum kaldı o babadan
Rabbimin hoşuna gider
Kurtulursun imtihandan

Onun sahibi pek yüce
Hesap tuttu hece hece
Yetime bir pencere aç
Ahı dağlardan da yüce

Duyuldu ilahi davet
Hayırda gel öncülük et
Birlikten kudret doğar
Yetimler bekliyor medet.” (Sabiha Özbe’den alıntıdır.)

Gün, yaraları sarma vakti!

Gün, yetimlere sahip çıkma vakti!

Gün, Maun süresine kulak verme vakti! Ülkemin güzel insanları bu çağrı hepimize.

Baki Selamlar.