Krizi hatırlama zamanı

Abone Ol

Bir bayramı daha geride bırakırken, bayramların bayram olmaktan çıktığını yine yeniden görmüş olduk. Artık herkesin birbirinden uzaklaştığı, bayram hazırlıklarını yapamayan dedeleri, torunların artık bayramın anlamını kavrayamadığı bir dönemden geçiyoruz. Aslında eskiye takılıp kalmamak lazım geldiğini hep söyler dururum ama durum böyle içler acısı olunca da gelecek bayramlardan umudu kesmiş durumdayım.

Kasvetli gündeme ara verdik, bayram telaşesi, günlük boş tartışmaları geride bıraktı, kendi gündemini oluşturdu. Kazaları konuştuk, kurban keserken kendini yaralayanları, yazlıklara doğru oluşan kaotik trafiği… Ama bunlar bile moralimizi bozamazdı.

Şimdi Bayram bitti. Gerçi tatil devam ediyor ancak bir kâbus gibi çöken ekonomik krizin varlığını hatırlamakta gecikmeyeceğiz. Zira hükümet aynı, anlayışlar aynı, bütçe hala boş, kötü yönetime devam, siyasetin o çirkin dili sürgit… Hal böyle olunca sormak gerekiyor; sahi, nerede kalmıştık?

Gelelim esas konumuza!.. Bayram öncesi küçük bir bayram harçlığı gibi bir ödemeyle kandırılan emekliler ne kurban kesebildi ne bir adım atabildi. Aldıkları maaşlar yetmeyip, ikramiye de yaraya merhem olmayınca bayramı bayram gibi yaşayamadı.

Dini bayramlar ticari hayatın hareketlenmesine katkıda bulunan bayramlardır. Özellikle Ramazan Bayramı’nda ticari hayat, küçük esnaf bir hayli renklenir ve çarşılar hareket kazanır. Diğer taraftan yıl boyunca besleyip büyüttüğü kurbanlıkları satmak için kurban pazarlarında yer alan besiciler çiftçiler, ticari hayata renk ve hareket katarlar. Bayramların esas amacı paylaşmak ve aile olgusunun daha da pekişmesine vesile olmaktır. Elbette bu durumun dini ve farz olan yönleri vardır ve bunlar konusunda bir söz söylemek yetkisi ancak ve ancak konunun uzmanlarında olacaktır.

Son yıllarda bayramları bayram gibi yaşayamazken, ekonomik dar boğazdan  çıkış yolunu bulamayanların sayısı da oldukça çok. Öte yandan bayramlar da o meşhur harçlıkların çocukları nasıl memnun ettiğini hatırlayanlarınız çoğunluktadır. Fakat öyle bir hale gelindi ki bırakın dışarıdaki çocukları, torunlar dahi bu durumdan nasiplenemez oldular.

Paramız yine en derinden sarsılıp değersizleşirken, eskilerin söylediği “delikli kuruş etmezsin” sözü şimdi yerini buldu. Beş liralık madeni paraları da elimize aldıktan sonra ve üstelik 200 liranın 20 lira kadar alışveriş yaptığına şahit olursanız vay halimize demekten kendimizi alamayız. Alım gücümüz düşmüşken vatandaştan kemer sıkmasını istemek ne kadar adaletli olur  gelin siz düşünün. Öyleyse paramız bu kadar değersizleşmişken, bayram ihtiyaçlarını gideremeyen emekli bayramı da bayram gibi yaşayamadı.

Hemen dediklerinizi duyar gibi oluyorum. Zira yollarda trafik keşmekeşini izliyor görüyorsunuz ve “ hani bu milletin parası yoktu” sorusunu sormadan edemiyorsunuz. Güya dinlenmek tatil yapmak için bayramı fırsat bilenlerin tatilleri de hiç kolay geçmedi.

Meşhur Bodrum lahmacununun tanesi 650 lira olursa para yok diyenler nasıl tatile çıktı?  Diye sormazlar mı. Fakat öyle bir millet olduk ki borç yiğidin kamçısı deyip kamçıyı şaklatıp krediyle tatile çıkanların sayısı da hiç hafife alınacak gibi değil. Üstelik bu borç yıl boyunca öde öde bitmez. Yani anlayacağınız tatil kabusu demekten başka söz bırakmıyor bizde. Öyle bir alışkanlık yayıldı ki olmayanı harcamak nasıl bu kadar kolay geliyor anlamakta güçlük çekiyorum.

Artık bayram bitti ve kabus gibi üzerimize çöken ekonomik krizi ve sorunları hatırlama zamanı geldi. Bakalım ne olacak? İşte geldi çattı Temmuz ayı ve beklenen zamlar ne olacak cevabını alacağımız zaman. Bekleyeceğiz ve göreceğiz filler çimleri görecek mi? bakacağız…