Sanayinin gelişimi adına ülkemizde önemli atılımlar yapılmakta.
İnsansız hava araçları,
Görünmezlik teknolojisi,
Hava savunma sistemleri,
İletişim sistemleri,
Uzayda var olma gayreti,
Optik teknoloji,
Pil ve enerji depolama sistemleri,
Tıp ve teknolojileri, tarım ve teknolojileri gibi daha birçok alanda girişimlerimiz var. Arayış içerisindeyiz.
İçimizdeki keşif ruhu depreşti özgüvene büründü.
Artık keşfedeceğimize ve bulacağımıza inanıyoruz.
Bunların üretme şekillerimiz hızla robotik araçlarla yapılıyor.
Endüstri 4.0 ile hayatımıza giren Karanlık fabrikalar hızla yaygınlaşıyor.
Aslında bunun anlamı karanlıkta fabrika değil de insansız şekilde bir aya yakın sürede çalışabiliyor olmaları.
Bu üretimin hızla otomasyon sistemlerle yapılması demek…
İlk Henry Ford zamanında üretimin bant sistemine dönüşmesiyle başlayan bu sistem, robotik uygulamalar yaygınlaşmaya başladı.
1970’li yıllarda üretimde mekanik ve elektronik sistemlerin yerini dijital sistemlerin almaya başlamasıyla programlanabilir üretim sistemleri ortaya çıktı.
Robert Bosh GmbH ve Henning Kagemann 2012 yılında Endüstri 4.0 projesini yaparak Alman hükümetine sunulan bir projedir.
Dikkatinizi çekerim firmalar hazırlık yapıyor devleti harekete geçiriyor.
Bizde eskiden her şey devletten beklenirdi. Hatta ne istediğimizi bilmeden param var ne yapayım diyen yatırımcılar hala var.
Şimdi dünya hızla endüstri 4.0’a doğru gidiyor.
Neden bu teknoloji önemli?
· Öncelikle verimli fabrikalar demek.
· Çok az insan ile çok yüksek üretimlere ulaşabilmek demek.
· Bir aya yakın sürede insan müdahalesiz üretim yapabilir demek.
· Üretim sürecinin satın almadan satış aşamasına kadar programlanabilir olması demek.
· Enerjide verimlilik demek
· İnsana bağlı hataları minimuma indirmek demek
· Üretimi duygulardan arındırmak, akılcı üretime geçmek demek
· İş güvenliği ve iş kazalarına karşı daha güçlü savunma demek
· Yöneticilerin ve yüksek vasıflı çalışan insanların işlerine daha çok odaklanması, tasarımın ön plana çıkması demek…
· Uzun vadeli bakış açısının şirkete egemen olması öngörünün gelişmesi demek.
· Asıl görevi karar vermek olan yönetimin hesap verebilir bir işletme, analiz edilebilir veriler ve sağlıklı projelerle geleceği planlayabilir olmak demek.
· Artan verimlilikle fiyat avantajı ile beraber rekabet gücüne sahip olarak piyasalarda güçlü bir oyuncu olmak demek.
· Ülke ekonomisi açısında güçlü ve kalıcı düşük enflasyon demek
Günümüzde özellikle Anadolu’da birçok fabrikayı görünce nasıl bir rekabetle karşı karşıya olduğumuzu düşündüm.
· Daha günlük işleri planlayamayan,
· Sürekli kişisel hataların sebep olduğu üretim kaybı
· Bunlar yapamadı yenisini bulalım düşüncesi ya da İşi ve işyerini beğenmeme dolaysıyla çalışan devir hızının artması
· İşçi mutsuz, işveren mutsuz, müşteri mutsuz, satıcı mutsuz sürdürülebilir kalitenin yaşam biçimi haline gelememesi
· Hesap verebilir işletmelerin kurulamaması
· İşletmelerin sağlıklı analiz edilebilir verilerden uzak olması,
· Günübirlik hatta anlık kararların işletmelere hâkim olması,
· Yarını bile öngörememe
· Görünmeyen iş kayıpları ve üretim kayıpları
· Ölçülemeyen verimlilikler,
· Hesap edilemeyen performanslar
· İş güvenliği sağlıklı çalışma ortamlarının oluşamaması
· Yönetimin bir strateji hale gelememesi, duygusal kararların hâkim olması,
· Yüksek vasıflı çalışan ve yöneticilere ulaşamamak,
· Toplam kalite yönetiminden çok uzak yönetim yaklaşımı
Bütün bunları düşününce;
Yakın zamanda modern fabrikaların istilacı bir güç gibi ekonomiyi sarsacağını,
Enflasyonun asla düşmeyeceğini, dalgalı piyasaların egemen olacağını,
Çalışanların, işverenlerin, müşteri ve satıcıların mutsuzluklarının daha da artacağını düşünüyorum.
Bugün İsrail firması diye küresel markaları boykot ediyoruz ama bir türlü tam istediğimiz boykot gerçekleşemiyor.
Bunun sebebi bu firmaların verimliliğe ulaşmaları, kaliteyi yaşam biçimine dönüştürmüş olmaları,
Zaman zaman merdiven altı üreticilerle bile rekabet edebilecekleri fiyata sahip olmaları,
Uzun dönemli stratejik bakış açılarına sahip olmaları.
Ayrıca kendi devlet ve şirketleri ile birlikte uyumlu politikalar üretebildikleri ve yönetebildiklerini görüyoruz.
Bu bakış açısına geçebilmek vasıflı insan kaynakları ile çalışabilmek ile olur.
Şirketler, odalar, organize sanayi bölgeleri ve devlet uyumlu bir biçimde bu gelişmelere hazırlanmalılar.
Şehirleri ve ülkeleri hazırlamalılar.
Şirket sahipleri bu şartlara uyumlu hale gelmeliler.
Öyle ağır ağır problem çıktıkça değil, öngörerek tasarlayarak şimdiden harekete geçmeliler.
İnsan kaynaklarını da geleceğin bu üretim biçimine göre yetiştirmeliler.