İstemenin Yaşama Tevafuk Olması

Abone Ol

Zaman zaman düşündüm, doğru zamanda, doğru insana, doğru ölçüde, doğru mekanda  isteklerimizi iletseydik yaşam nasıl olurdu?

Hep bir şeyleri istiyoruz da istediğimiz gibi olmuyor…

Bu serzenişi hepimiz duymuşuzdur.

Arkadaşlarımızla ilişkiler,  iş yaşamı, devlet yaşamı, aile yaşamı hep bir şekilde iletişimsizliğe istemediğimiz sonuçlara eviriliyor.

Mesela;

Aslında bunu kast etmedim.

Böyle olsun istemedim.

Ben bunu demek istemedim.

Beni anlamıyorsunuz.

Bir türlü iş istediğim gibi olmuyor.

Ben daha iyi olacağını zannettim.

Devlet açısından bakarsan;

Enflasyon düşmüyor,

Vatandaş kanunlara uymuyor.

Kanun yapıyorlar istenen sonuçlar alınmıyor.

Adalet istiyoruz daha çok adaletsizlik.

Refah istiyoruz , refah bozuluyor.

Hapishaneler boşalsın istiyoruz ,  aksine daha çok hapishane yapılıyor.

Camiler çoğalıyor, İslam’ı daha çok tebliğ edelim istiyoruz,  saflar daha çok azalıyor,  İslam algısı zayıflıyor.

Şirketler gelişmek istiyor büyüyor ama gelişemiyor.

Hep istiyoruz ama sonuç istediğimiz gibi olmuyor.

İstemeyi mi bilmiyoruz?

Doğru zamanda istemiyor muyuz?

Doğru insandan mı istemiyoruz?

Mekan mı yanlış, ölçü mü?

En iyi sistemler kuruluyor!  En iyi binalar yapılıyor, en iyi araçlar alınıyor ama işler istendiği gibi gitmiyor.

Burada hepimiz şapkayı önümüze koyup doğru analiz yapmalıyız.

Devletten başlayalım;

Her şey liderin iki dudağı arasında... İhtiyacı belirleyen, kararı oluşturan ve karar veren kendisi.

Hani devlet denen o organizasyon?

Olaylar karşısında kendiliğinden harekete geçen yapı?

Sorunları tespit eden, analiz eden, tanımlanmış sonuçlara göre alternatif çözümler üretim yöneticinin önüne koyup kararın verilmesini sağlayan sistem nerede?

Lider bunu neden sorgulamıyor.

Her şey bana neden geliyor? Diye…

Belki de sorun liderin iş isteme şeklinde.

Hızlı çözüm yapacağım sistemi hızlandıracağım derken sık sık işin önceliklerini değiştiren lider belki de en son verdiği talimatlar daha önce verdiği talimatla yürüyen işi işlemez hale getiriyor kim bilir?

Veya o an karşısına gelen kişiden kim olursa olsun aklındaki sorunu çözmesini istemiştir!

O da liderimiz istiyor diye çok önemli olmasa da birçok önemli işin arasında o işi öncelikli hale getirmiştir.

Veya birisiyle karşılaşmış aklına bir fikir gelmiş mekan ve zaman göstermeksizin  o işin olmasını istiyordur… Oysa zaman ve mekân uygun değildir.

Zaten o fikirleri kurduğu hiyerarşik örgüt daha önceden yapması gerekiyordur.

İsteklerin bürokratik yapının işleyişinde neden yer almadığı, ihtiyaç anında bürokrasinin neden harekete geçtiği, bu konuların neden düşünülmediğini sorgulamadan en son verilen talimatın yapılması istenmiştir.

Elbette liyakat ikinci plandadır ya da organizasyonda liyakatin iş üretmesinden çok lidere yakın insanları kısa vadeli çözümleri daha önemlidir. Yani sistem pasif duruma geçmiş olaylar karşısındaki göstereceği tepkiler zayıflamıştır.

Vatandaştan devlete kadar insan ilişkilerinin yaşandığı her yerde benzer problemler sizce de yok mu?

Bence var… En basit ilişkiler bile benzer şekilde yürütülüyor.

Gelişmiş toplumlarda, gelişmiş organizasyonlarda fikrin tasarlanması, çözüme ve projelere dönüşmesi hedef haline getirilmesi bir istikamet politikası ile izlenmesi yaşam biçimi haline gelmiştir.

Organizasyon görevini ve sorumluluğunu bilir. Bireyler de  …

Aklına gelince iş istenmez, planlanan işler yürütülür.

Geri dönüşler olur takip yapılır.

Yani isteğin gerçeğe dönüşmesi için zamanlama, mekân, doğru insan, doğru ekip, doğru ölçülerle hedefe doğru gidilmesi ana düsturdur.

 İstek işin gerçekleşme terkibine göre ayarlanmıştır. Hızlandırmak,  sıkıştırmak yeni bir hesabı gerektirir.  Yeni bir boyuta geçilirken yeni oluşumlar ve eski görevler bir biriyle çakışmayacak şekilde düzenlenir.

Riskler öngörülür risklere göre esneklikler sağlanır.

Ama sıkı bir süreç yönetimi sıkı bir yönetim takibi gerekir.

Düzeni sarsabilecek tehditleri öngörerek iş yürütülür.

Örgüt bunları sağlayacak şekilde düzenlenir ve ona göre insan çalıştırılır. 

Kişilerin ne dediğinden çok işin gerekleri ve ihtiyaçlarının ne ifade ettiği daha önemlidir.

Devlet bu yapıyı kurabilirse topluma ve işletmelere de iklim olur.

Allah vermeyi dilemeseydi istemeyi vermezdi. İsteklerimiz istediğimiz gibi olmuyorsa samimiyetimizde ve iş yapma bilincimizde kesin problemler vardır.

Her şey ölçüsünde ve kıvamında isteği gerçeğe döndürebilecek şekilde organize olabilmişse, samimi, tutarlı ve kararlı isek isteklerimiz neden olmasın…

Gerçekleşen isteklerimize bakalım;   neden isteklerimizle ile yaşamın gerçekleri tevafuk etmiş?