Son yıllarda çok kişi küresel ısınmaya bağlı olarak iklim değişikliğinden sıkça bahsetmektedir. Bu değişimi ciddiye alanların yanında “Elle Gelen Düğün Bayram” hesabı dikkate almayanlarda az değil. Son yıllarda beklenenin dışında mevsimlerdeki farklılıklar, aşırı yağışlar, sel, şiddetli rüzgârlar ve yağışsızlık gibi birçok yaşanılmakta olanlar bu gerçeği göstermektedir.
ABD'nin Colorado eyaletinde insanlarda görülen kuş (H5N1) gribi vakalarını inceleyen araştırmacılar, aşırı sıcaklıkların salgınla ilişkili olabileceğini ve İklim değişikliğinin kuş gribi vakalarındaki artışı tetiklediğini tespit etmişlerdir. Uzmanlar, salgınla mücadele çabalarında iklimle ilgili hususların da göz önünde bulundurulması gerektiğini söylemişlerdir.
Yüksek sıcaklıklar bazı hastalıkların salgına dönüşmesine ve yayılmasına sebep olmaktadır. Özellikle sıcak havaların (38- 40 derece) iş durumuna göre uzun süre iş elbiselerinin giyilmesine engel olacağından hastalıklar yayılmaktadır. Çiftliklerde çalışanların sıcaklıklar yüzünden gözlüklerini ve maskelerini çıkartmak zorunda kaldığını sıcak ortamda hastalık etmenlerinin çabucak çoğalması ve etrafa yayıldığını araştırıcılar belirtmektedir. Sıcaklığa bir de su yokluğunu eklersek yeterli temizlik yapılamaması nedeniyle her halde birçok hastalığa maruz kalabiliriz.
İklim değişikliği hastalıkları tetikliyor. İklim değişikliğinin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri çeşitli şekillerde gerçekleşebiliyor. Aşırı hava koşulları, insanların bağışıklık sistemlerini zayıflatarak hastalıklara karşı daha savunmasız hale getirebilmektedir. O nedenle bölge ekolojisine uygun ağaçlandırma çalışmalarına her bölgede yer verilmeli ve mevcut su ve diğer doğal kaynaklar tasarruflu kullanılmalıdır. Tabiattaki kaynaklar tarımda doğru kullanılarak çevre kirletilmemelidir.
Tarımsal üretimde kullanılmakta olan gübrenin uygulama zamanı; arazi şartlarına, iklim faktörlerine, ekim zamanına, bitki çeşit ve türüne ve bitkilerin büyüme ve gelişme süreçlerine bağlıdır. Vejetatif büyümenin olmadığı, aylık ortalama sıcaklığın +5 °C’nin altında olduğu aylarda gübre uygulanmamalıdır. Bitki gelişiminin olmadığı dönemlerde gübreler toprağa uygulanmamalıdır.
Yüzey akış ve sızma ile bitki besin maddesi kaybı fazla olacağından yüksek eğimli arazilerdeki gübreleme daha özenli ve dikkatli yapılmalıdır. Genel olarak hayvansal gübreler eğimi az olan arazilerde araziye verildikten sonra 24 saat içerisinde toprağa karıştırılmalıdır. Eğimi fazla olan arazilerde hayvansal gübreler daha kısa sürede toprağa karıştırılmalıdır. Ayrıca gübreleme yapılan arazi ile kullanılmakta olan su kaynakları arasında bırakılması gereken mesafelere de uyulmalıdır. Gübre içerisindeki kimyasalların suyu kirletmesinden dolayı su kirlenmekte suyu kullananlar bundan zarar görmektedir.
Maalesef bu hususa da uyulduğunu söylemek mümkün değildir. Katı gübreler araziye verildikten sonra en geç 24 saat içinde, sıvı gübreler ise 6 saat içinde toprağa karıştırılmalıdır.
Kimyasal ve hayvansal gübrelerin doğru uygulama miktarlarının belirlenerek toprağa homojen bir şekilde dağılımı da önemlidir. Arazideki bitkilerin tamamının gübreden faydalanması için bu hususta önemlidir.
Yağışlı, rüzgârlı ve aşırı sıcak günlerde de gübre ve ilaç uygulaması yapılmamalıdır.
Bölgede ilaç ve gübrelerin daha dikkatli kullanılmaması da insan ve hayvanlarda hastalıklara sebep olmaktadır. Özellikle toprak ve su kirliliği yanında gereksiz kullanılan ilaç ve gübre insan sağlığını da etkilemektedir. Küçük gibi görünen bazı değişimler sistemik etkilere yol açabilmektedir. Arazi verimliliğini artırmak için kullanılan gübrelerin bitki ihtiyacı ve toprakta ki hareketliliği bilinmeden toprağa atılması doğru bir gübreleme değildir. Toprak analizlerine dayandırılmayan gübre çeşit ve miktarının toprağı ve yıkanarak taban suyunu veya sulama suyunu kirlettiği bilinmelidir. Su kirlendikçe içerisindeki oksijen miktarı azaldığından su içi canlıları da zarar görmektedir. Bazı haberlerde görülen balık ölümleri suyun kirlenmesi ve sudaki oksijen yetersizliğinden kaynaklanmaktadır.
Bölgemizde bazı gübrelerin özel tanklarla sulama suyuna verildiği yaygın olmakla beraber su alınan kuyuya dökülerek de verildiğini söyleyenlerde vardır. Bu uygulamada yanlıştır. Bitkinin ihtiyacından fazla verilen su gübreyi yıkayarak yeraltı suyuna karıştırdığından suyu da kirletmektedir. Bu kirli sudan faydalanan bitki ve diğer canlılar sudaki miktara göre olumsuz etkilenmektedir. Bu nedenle su ve besin maddesinin çevreye ve ortama zara vermemesi için uygun dozda, uygun zamanda ve gerektiği kadar verilmelidir.
Bazı üreticilerimiz bazı ürünlerde damla sulama sistemlerini kullanmalarına rağmen bitkinin yetiştiği toprak özellikleri, bitki gelişme dönemi ve ortam sıcaklıkları dikkate alınmadan dekara başına 2-3 saat hesabıyla su vermeleri de yanlış uygulamadır. Özellikle çıkış sonrası bitki yeterince kök yapısına sahip olmadan bitkiye dekar başı 2 saat süreyle yani 10 dönüme 20 saat veya 25 dönüme 50 saat damla sulamayla su vermek yanlıştır. Bitki kök seviyesinin ıslatılması yeterli iken fazla verilen su toprağa atılan gübrenin de yıkanarak kök seviyesinden uzaklaşmasına da sebep olmakta olduğu bilinmelidir. Sulama suyunun aşırı kullanımı sonucu, topraktaki başta nitrat olmak üzere azot bileşikler topraktan yıkanarak veya yüzey akışı ile taşınarak su kaynaklarında nitrat kirliliğine neden olmaktadır.
Özellikle kooperatif kuyularında tekrar su alma sırası geç geleceği düşüncesiyle de ihtiyaçtan fazla su vermek de yanlıştır. Tarım alanlarında suyun çok kıymetli olduğu günümüzde bu hususlara uyularak suyu tasarruflu kullanmalıyız. Sulamada her bitki için belirlenmiş bitki su tüketimini dikkate alınmalı, hava şartlarına göre ve uygun modern sulama sistemleri kullanılmalıdır. Çok su ve çok gübre çok verim olmadığı bilinmelidir.