Müzik zevkini yazdığı kitapla birleştiren Yazar Nur Dünya Kaplan, ‘Şarkılar ve Hikayeleri’ isimli kitabıyla aynı zamanda Türkiye’de bir ilke de imza atıyor! 106 adet şarkının hikayesini araştırarak bestekar ve güftekârı ile birlikte okuyucularına sunan Kaplan, Osmanlı döneminden sultanların yazdığı bazı şarkılara da kitabında yer veriyor. Konyalı Yazar Nur Dünya Kaplan, çok değerli eseri Şarkılar ve Hikayeleri kitabını ve henüz baskıya hazırlanan diğer kitabını aktardı.
ŞARKI HİKAYELERİNDEN KENDİ KİTABININ HİKAYESİNE…
Kitap okumak ve şarkı dinlemenin hazzını bir arada sunan ve geçmiş yılları olduğu gibi okuyucuya sunan Kaplan, neden şarkılarla ilgili bir kitap yazdığını aktardı. İlk kitabını, ‘Sevgi Düzeninin Mihenk Taşı Konya’ ismiyle 1996 yılında çıkardığını; ikinci kitabında ise her zaman düşündüğü ve yapmayı çok istediği ‘şarkı hikayelerini’ kaleme aldığını ifade eden Kaplan, yaklaşık 4 yıllık bir emeğin sonucu olarak oluşan kendi kitabının hikayesiyle ilgili ise şunları söyledi: “Bu eser benim 10 yıldır hayata geçirmeyi düşündüğüm bir projeydi. Hiçbir şarkı, türkü ve hatta şiir durduk yere ortaya çıkmıyor ve hepsinin bir hikayesi var. Onların yapısını araştırma ihtiyacı duydum ve bu düşünceyle yola çıkarak yaklaşık 4 yıl çalışmam sonucu böyle bir eser 2020 yılında ortaya koydum. 106 adet şarkının hikayesi ile birlikte güfte ve bestesinin kime ait olduğu; hangi makama ait olduğuyla ilgili bilgilere de yer verdim.”
PEYGAMBERE YAZILAN ŞARKILARDAN SULTANLARIN YAZDIKLARINA KADAR VİRÇOK ESER VAR
Kitap içerisinde yer alan eserlerin aynı zamanda kendi müzik zevkini de yansıttığını bildiren Yazar Kaplan, Peygamber Hz. Muhammed’e yazılan ya da Osmanlı sultanlarının yazmış olduğu eserlerin de kitapta yer aldığını dile getirdi. Şarkı yazarlarının bu şarkıları ‘ne üzerine ya da ne için yazdığı’ ile ilgili bilgilerin de yer aldığı bir kitabın hayata geçirilerek okuyucularına sunulduğunu ifade eden Kaplan, kaynak olarak faydalandıklarıyla ilgili ise, “Türk Sanat Müziğinin önemli makamlarının yer aldığı şarkılara daha fazla yer vermeye çalıştım ancak yalnızca Türk ya da Müslüman kişilere yer vermedim. Farklı ırka mensup olsalar dahi kültürümüzde yer edinmiş, Osmanlı düşüncesini ortaya koymuş, ‘bizim’ diyebileceğimiz şarkılara aracılık eden kişilere de yer verdim. Bu kapsamda 300-500 yıl öncesine giden eserler var. Bunlar için Milli Kütüphane, araştırmalarımızda en fazla kullandığımız kaynaklardan biri oldu ve ülkemizin ender kütüphanelerinden biri! Millet Kütüphanesi ve İslam Ansiklopedisi de yararlandığım diğer kaynaklardan.” dedi.
DİLLERE DESTAN TÜM ŞARKILARIN BİR HİKAYESİ VAR!
Kitaptaki yazarlardan birinin hayatını aktaran Kaplan, Konya’ya meftun Melek Hiç isimli yazar hakkında da bilgi verdi. Melek Hiç’in yazdığı, ‘Bir kızıl goncaya benzer dudağın, açılan tek gülüsün sen bu bağın’ güftesinin Amir Ateş tarafından bestelenmesiyle birlikte dillere destan bir şarkının ortaya çıktığını belirten Kaplan, bu eserin hikayesini ise şöyle aktardı: “Bu şarkı, Amir Ateş tarafından bestelendikten sonra dillere destan bir şekilde yayılıyor ancak meyhanelerde de okunmaya başlıyor. Amir Ateş, bu konu üzerine ‘Bu eser, Peygamberimize atfedilerek yazıldı, meyhanelere meze olmamalı’ diyerek mahkemeye başvursa da sonuç çıkmıyor. Dillere destan olan bir şarkı olarak tarihte yer alıyor.”
SURET, AYNADAKİ METAFORLA SİRET’E DÖNÜŞECEK!
İnsanın aynada gördüğü benliği ile dışarıya yansıyan davranışı arasındaki ilişkiyi aktaran ve anlatan üçüncü bir eserin de yayımlanmak üzere son aşamada olduğu müjdesini veren Kaplan, ‘Aynadaki Metafor’ ismindeki bu kitabıyla ilgili de konuştu. Kaplan; Aristo, Sokrates, Eflatun, İmam Gazali, İmam Maturidi, Ebu Hanife, Mevlana ve Seydişehir’in önemli değerlerinden Seyyid Harun Veli gibi önemli isimlerin hayatlarının hikayeleştirilerek aktarıldığı ‘Aynadaki Metafor’ isimli kitabıyla ilgili, “Bu isimlerin yanı sıra dedem Seydişehir Müftüsü Ömer Efendi, hilafet mücadelesi veren dedem Nuh Efendi de bu kitapta yer alıyor. Bu zat-ı âli’ler, kitabın isminden yıla çıkarak aynaya bakarak kendi hayat hikayelerini anlatıyor ve kendilerine ‘sen kimsin’ diye bir soru yöneltiyorlar. Bu soru, aynada kendisine bakarak suretten sîrete yani dışarıya dönen davranışı tefsir ediyor. Bilgin ve alimlerin kendi hayat hikayelerini anlattıkları; okuyucuya da ‘sen de içine dön’ mesajı veren güzel bir çalışma olacağını umuyorum.” şeklinde konuştu.