2- YUNUS TAPDUK EMRE’NİN DERGAHINDA

Abone Ol

Yıl 1240, yer Eskişehir!

Bir bebek doğdu, adı Yunus,

Babası İsmail,

Ela gözlü, yanık buğday tenli,

Güzel ve ahlâklı bir çocuk olarak yetişti,

Sarıköy’de büyüdü, gelişti.

Moğol saldırıları var,

Yokluk var, salgın hastalık var her yerde,

Kıtlık baş gösterdi memleketinde,

Kırşehir’e, Hacı Bektaş-ı Veli’ye gitti,

Geleni boş çevirmez diye duymuştu,

Dergâhına kadar da vardı.

Hacı Bektaşı veliyi görmeye geldim

O Allahın velisi bense Allahın kulu

Köyün hocaları var git o bir velidir

Bildiği gibi etsin dediler.

Orada iki gün kaldı Yunus,

“Dönme vaktim geldi, ev halkım aç,

Buğday verin gideyim.”

Hacı Bektaş-ı Veli onu izlemişti,

Ondaki hâlleri sezmiş ve O na:

“Buğday mı istersin, erenlerin himmetini mi?” diye sordu.

Her çekirdeğe yüz nefes himmet vereyim dedi

Düşündü ve bakması gerekenler aklına geldi,

“Buğday” diyerek cevap verdi,

İkinci kez sordu, ikincide de aynı cevabı verdi,

Hacı Bektaş-ı Veli gülümseyerek, istediği buğdayı verip,

Köyüne uğurladı Yunus’u.

Yola çıkan Yunus, köyün yarı yoluna kadar gelmişken,

 İçini kemiren bir hâl yaşadı,

“Neden böyle, neden? Rızkı veren Allah!

Sabah kuşlar, aç kursakla uçarlar,

Akşam evlerine, dolu kursakla dönerler,

Allah rızka kefil değil mi?“ diye düşündü,

Ve dergaha geri dönüp:

“Himmet isterim” dedi.

Hacı Bektaş-ı Veli’de O’na;

“Nasibin devam ediyor,

Lakin bizde değil, nasibinin anahtarı,

Tapduk Emre de, ona git,

Sana en büyük himmet edecek, o kimsedir,

Hemen gidip, o zatın hizmetine sen de gir.”

Yunus, bu hâl üzere,

Tapduk Emre’nin dergâhına vardı,

Başından geçenleri, bir bir anlattı,

Tapduk Emre onu, dergâhına aldı.

Ve O’na dedi ki:

“Yunus hizmet eyle ki,

Himmet eyleyelim,

Hizmet nimettir, bilmeli,

O nimetin hakkını vermeli”

O vakitten sonra da,

Dergâhta vazife almaya,

Ne verilirse, canla başla,

Yapmaya başladı.

Erenlerin himmetini,

Kendine yoldaş eyledi,

Cümle alem kapıdan ayrılıp,

Tapduk Emre’nin Dergahına, bağ eyledi.

Onun himmeti ile, kemala gelen Yunus,

En üstün talebesi oldu onun bizzat,

İyi yetişmesine gösterdi çok ihtimam,

Ne icab ediyorsa, yerine getirdi tam.

Güler yüzü, tatlı dili prensip etmişti,

Ömrünü ibadet ve hizmete vermişti,

Sevmek itaat etmektir sevdiğine,

Ne derse peki demektir emrine.

Aşk yolunun kapısı zorludur,

Pek de çetin, taşla dikenle doludur,

Aşarsan kapı, sana aralanır,

Aşamayan, yarı yolda kalır.

Allah’a olursan kul,

Dünya peşinde olur memur,

Kulluğun tadını almak,

İmanın tadını almakla olur,

İmanın tadını alamayanda,

Kalplerinde şirk ve nifak olur.

Allah’a yakın olmaktı asıl dileği,

Hizmet etmekten aldığı hazla,

Kendisini bu hallerde, çok mutlu hissetti,

Ve böylece, hak yolunda olmanın lezzetini de,

Bütün varlığıyla duyuyordu Yunus.